Sert Savunma mı Akıcı Hücum mu?Rakip Bayern Munich

Bitmek bilmeyen kritik maçlardan bugüne kadarki en kritiğine hoş geldiniz. Normal sezonun bitmesine 3 maç kala sıralamadaki direkt rakibimiz Bayern Munich’e konuk olacağız. Çift maç haftasının ilk maçından galibiyet ile çıkıp rahat bir nefes almak ve ikinci maç olan Barcelona maçına daha az stresli çıkmak en büyük amacımız.

Sezon başında Playoff adayları sıralaması yaparken biz dahil hiç kimse Bayern Munich’i dikkate almamıştır. Koç Andrea Trinchieri önderliğinde kadro kurulduğunda, ne kadar Trinchieri’ye bir saygı duysak da kadronun ligi son 4 sıra içinde bitireceğini düşünüyorduk.

Ancak sezona çok etkileyici bir giriş yapan B.Munich sezonun ilk maçında ligin favorilerinden Milano’ya son topta kaybedip ardından Alba Berlin ve Maccabi deplasmanlarını kazanıp Ataşehir’e konuk olmuştu.

Hatırlanacağı üzere ilk çeyreği 28-9 önde kapattıktan sonra devreyi de 20 sayı farkla önde bitirmiş maçı da kafada kazanmıştık. Ancak ikinci yarıda Reynolds önderliğinde inanılmaz bir geri dönüş yapan B.Munich İstanbul’dan 3.deplasman galibiyetini alarak dönmüştü.

Sezon boyunca buna benzer çok maç oynayan Trinchieri ve öğrencileri tam 10 kez çift haneli farklarla geriye düştükleri maçları kazanmayı başardılar. Başlarda bir yerde bu takımın pili bitecek, artık sıçrayamacaklar diye diye sezonun sonuna geldik ve an itibariyle 19 galibiyetle Playoff adayları içinde en sağlam görünen takımlardan biri durumundalar. Kalan üç maç içinde zor iki maçı olsa da  bu haftanın ikinci maçında kendi sahalarında Zalgiris’i yendikleri anda kendilerini Playoff’da bulacaklar.

Bayern Munich’i en kısa nasıl özetlersin diye sorsanız iki kelime yeterli olacaktır : VAZGEÇMEYEN ve SERT. Oyuncu karakterleri ile beraber bu iki özelliği sonuna kadar yansıtan bir takım B.Munich. Takım içinde belirli bir kariyeri ve geçmişi olan tek oyuncu Lucic olmasına rağmen, kimsenin istemediği beğenmediği, problem olarak gördüğü Baldwin ve Reynolds’dan inanılmaz performans alan Trinchieri de sezonun en başarılı koçu olmaya aday bir sezon geçirdi.

Geniş bir rotasyonları yok ancak Baldwin, Babb, Lucic, Zipser, Reynolds beşi ve bunları yedekleyen, Gist, Sisko, Radosevic, JJ Jhonson gibi oyuncularla buraya geldiler. Bundan bir kaç yıl önce bir Lokomotiv Kuban ve Laboral Kutxa takımları vardı. O Kuban takımında Delaney, Singleton, Claver ve Randolph bir arada oynamış, takımı Final 4’a taşımış sonra da hepsi büyük transferler yapmışlardı. Yine benzer hikaye Laboral Kutxa ile de yaşanmıştı. Sezon başında kimsenin çok şans vermediği Laboral takımında Mike James, Fabien Causer, Tornike Shengelia, Adam Hanga, Darius Adams ve Davis Bertans gibi henüz yıldız olmamış oyunculara Ionnis Bourousis eklemesiyle koç Perasovic Final 4 yapan diğer bir sürpriz takım olmuştu.

Bayern de benim için bu takımlar kadar olmasa da benzer bir hikâye. Sezon sonunda bu takımdan Baldwin, Reynolds, Lucic ve Babb büyük transferler yapacaktır.

Gelelim saha içine. Sert takım olduklarını artık herkes konuşuyor. Özellikle kendi sahalarında Efes’i yenerken oynadıkları oyun birçok kişiye anahtar niteliğinde oldu. Herkes bu maçta farketti ancak onlar bütün sezon bu şekilde oynadılar. Ligin açık ara en çok temas ile oynayan takımı B.Munich. Sadece savunmada değil hücumda da aynı şekilde oynuyorlar. Oyuncu kadrosunun buna çok uygun olması belki de sezon başında bunu çok da planlamayan Trinchieri için büyük bir silaha dönüştü.

Hücumda daha çok fizik ve güç avantajları ile sırtı dönük oyunları tercih ediyorlar. Baldwin, Babb, Lucic, Reynolds, Gist ve Radosevic hücumda buna yapabilen oyuncular. Baldwin ve Babb güç, denge ve hızları sayesinde topla potaya gidip de yaratabiliyorlar ya da ceza atıcıları olan Zipser ve Seeley’e köşelerde pozisyon yaratabiliyorlar. Ancak ana silah olarak mutlaka sırtı dönük bir ihtimal aranıyor.

İkili oyunları en az oynayan takım B.Munich. Oynadıkları zaman da tepeden oynamak yerine forvetten oynamayı tercih ediyorlar. Ancak bunu da genelde devrilen uzun bile bitirmek yerine kısanın potaya gitmesi veya dışarda kalıp orta mesafe şut ile bitirmeyi tercih ediyorlar.

B.Munich 42 adet ile en çok ikilik kullanan 18,8 ile en az üçlük kullanan takım. Fenerbahçe ise 13 serbest atış ile en az çizgiye giden takım.

Ligin en az üçlük en çok ikilik kullanan takımı B.Munich. Bu kadar temaslı oynamaları sayesinde en çok serbest atış kullanan ve rakibine veren 3.takım olmaları da gayet normal. Fenerbahçe Beko da ligin az üçlük kullanan takımlarından biri. Şut dağılımı konusunda birbirine benzeyen iki takım. Ancak onlar bize göre maç başına yaklaşık 5 tane daha fazla serbest atış kullanıyor. Onlar maç başına 14,3 serbest atış sayısı ile bu kategoride ikinci sırayı alırken, Fenerbahçe Beko ise maç başına 10,8 serbest atış sayısıyla lig sonuncusu. Yine Fenerbahçe Beko rakiplerine maç başına 27,7 kez üçlük kullandırarak bu departmanda ligin lideri.

Fenerbahçe hem ortalamada hem de kazanılan maçlarda en yüksek şut yüzdesine sahip takım.

Şut yüzdelerine baktığımızda diğer tüm istatistik konularında olduğu gibi kazanıp kaybetmelerinde çok dengesizlik olmayan bir takım görüyoruz. Kazandığı maçlarla ile kaybettiği maçlar arasında 4 puan bile fark olmayan B.Munich’e nazaran Fenerbahçe Beko’da bu fark tam 10 puan. Ligin ortalamada ve kazandığı maçlarda en iyi şut yüzdesine sahip takımı olduğumuzun altını burada bir kez daha çizelim.

Benzer durum detaya indiğimizde de karşımıza çıkıyor. İki sayılık atışlarda yine çok dengeli dağılan yüzdelerini bu grafikten görebiliriz. İşin ilginç tarafı Fenerbahçe Beko kazanırken rakiplerden yaklaşık 10 puan daha yüksek yüzde yakalayıp, kaybederken 6 puan geri düşerken, B.Munich ortalamada da, kazanırken de, kaybederken de rakiplerinden daha düşük yüzdeyle şut atıyor.

Üç sayılık atışlarda kendi iç dengeleri biraz olsun dalgalansa da kazandıkları maçlarda rakiplerden çok daha iyi üçlük atarken, kaybettikleri maçlarda durum tersine dönüyor.

Bu şut grafikleri bize birkaç şeyi işaret ediyor :

  1. Potaya yakın oynamayı seviyorlar
  2. Rakiplerin onlardan daha iyi şut atmasından çok da etkilenmiyorlar
  3. Pozisyon sayısını aşağı çekerek rakiplerinin kullandığı şut sayısını azaltmak istiyorlar.

Genel olarak tempoyu kontrol edebilen bir takım. İyi savunmanın ardından çok hızlı rakip potaya gidebiliyorlar. Ancak bunu rakiplerinin yapmasına pek de izin vermiyorlar.

Topun kıymetini en iyi bilen takımlardan biri oldukları da rahatlıkla söylenebilir. Ligin az top kaybı yapan çok top çalan takımlarından biri B.Munich. Pas trafiğinin çok olmaması daha çok birebir hücumlardan sayı üretme stratejileri onların top kaybı sayısını aşağı çekiyor. Bizimse bu konuda ne kadar sabıkalı olduğumuzu söylemeye gerek yok sanırım.

Önemli bir detay vererek bu konuyu kapatalım. Topun değerini bilip az top kaybı yapıyorlar ancak, ligin en çok hücum faulü yapan takımı olmaları ve top kayıplarının %19’unun hücum faullerden geliyor olması ki bu konuda 1.sıradalar, bize de onların hücum faulleri konusunda hazırlıklı olarak bunu avantaja çevirme şansı doğuruyor.

Gelelim savunma tarafına. Evet sertler, hatta çok sertler. Ligin en çok faul yapan takımı olmaları da bunun ispatı. O kadar sert ve temaslı savunma yapıyorlar ki hakemler bir yerden sonra bütün düdükleri çalamaz hale geliyor. Bir kere eşleşme problemi hiç yaşamıyorlar. Seeley ve Sisko haricinde tüm oyuncuları 1 den 5’e kadar tüm oyuncuların arkasında kalabiliyor. Bu avantajla her pozisyonda rahatlıkla adam değişebiliyorlar. Bununla beraber Radosevic’in bu eşleşmelerde sorun yaşıyor olması bir hazine olarak bizi bekliyor.

Buradan oyunculara geçip Radosevic ile başlayalım. Evet onların da zayıf noktası Radosevic. Kötü bir oyuncu olduğu için değil ama bu sisteme pek de uyduğu söylenemez. İşin hem hücum hem savunma tarafında rakiplerin hep kullandığı bir isim Radosevic. Takımın hücum verimliliğini aşağıya çektiği yetmiyormuş gibi o sahadayken rakiplerin hücum verimliliği de en yüksek seviyeye çıkıyor.

Geçelim buradan takımın yıldızlarına. Bu takımın temeli Lucic, Reynolds ve Baldwin. Bu üç oyuncunun da ortak yanları skordan ve momentumdan bağımsız oyunlarını oynamaya devam etmeleri. Baldwin ne kadar şut istikrarı yakalayamamış olsa da hem savunmada hem hücumda çok önemli bir silah. Onu yenmek hiç de kolay değil. Potaya gidişleri çok etkili, çok güçlü ve hızlı. Top hakimiyeti de mükemmel. En olumsuz yanı yanlış şut seçimleri. Bazen bir iki penetresinin ardından havaya girip çok zorlama üçlükler atıyor. Zaten takımda onun haricinde zorlama üçlük atan hiç kimse yok. Bütün üçlükler özenle seçiliyor. Ancak Baldwin bunu deliyor.

Potaya gidişleri çok etkili ama hücum faulu riski de hep var. Geçen hafta McKissic için söylediğimiz şeyler onun için de geçerli. Ona alan bırakmayıp arkada ayakları yerde çivili birini bırakırsak hücumda etkinliğini çok aza indirebiliriz.

Lucic bu sene en olgun ve en verimli dönemini yaşıyor. Trinchieri onu en doğru şekille kullanıyor. Bir üç numaradan beklenen her şeyi de sahaya koyuyor. Ceza şutların bu sene çok istikrarlı kullanan Sırp forvet, sırtı dönük oyunları ve potaya hücumları ile önemli bir hücum silahı. Takımın da en verimli oyuncusu.

Reynolds bu seneden önce kimsenin takıma almak istemediği bir oyuncu idi. Ancak bu sene başka bir oyuncu çıktı içinden. Sadece fiziği ile fark yaratan bir pivotken, bu sene orta mesafe şutları, penetreleri, saha görüşü ile çok önemli katkı veriyor.

Asıl en önemli katkısı Radosevic’i sahadan uzak tutması 🙂 Ancak Trinchieri onu çok ekonomik kullanmaya dikkat ediyor. Sürelerini ayarlıyor. Fazla sahada kaldığı anda hem yoruluyor, hem faul riski artıyor. Bana “bir adam çıkaracağız B.Munich’den bu kim olsun” diye sorsanız, ikamesi olmadığı için Reynolds derim. Bir şekilde onu faul problemine sokup sahada kaldığı süreyi azaltmak bize büyük avantaj sağlayacaktır.

Zipser da bu sene verimi artan oyunculardan biri. Rakibin en önemli üçlük silahı. Ona rahat şut attırmamak ve ritim bulmasını engellemek gerekiyor.

Son olarak bahsetmek istediğim kişi de Nick Weiler-Babb. Çok ön plana çıkmasa da oyunu her tarafına katkı verebilen, çok güçlü çok sert ve çok enerjik bir oyuncu. Onun da orta mesafeleri ve potaya gidişleri çok etkili. Mutlaka önlem almalıyız.

ki takım açısından da oyunun galibi potaya yakın alanı kimin daha iyi koruduğu ve aynı bölgeden kimin daha iyi hücum ettiğine göre belli olacağını düşünüyorum. Orta ve yakın mesafeyi kazanan bir adım öne geçecektir. Bir de bunun üzerine 3 sayılık atışlarda yüzdeyi yüksek tutan takım maçı kazanma şansını arttıracaktır. Bana göre son topa gitmesi çok yüksek ihtimal olan, sert ve kemik seslerinin çıkacağı bir maç olacak. Mutlaka savunma sertliğini korumalı, top kayıplarına dikkat etmeli, hücumda da pas trafiğinden ve paylaşımdan vazgeçmemeliyiz.

Umarım işlerin yolunda gittiği ve 20. galibiyeti aldığımız bir maç olur.

Herkese iyi seyirler.

Basketbolla kalın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir