2020-2021 THY Euroleague normal sezonda son 4 haftaya giriyoruz. Her maçın büyük önem taşıdığı ama hala iplerin kendi elimizde olduğu bir dönem yaşıyoruz. Olympiacos deplasmanı hata lüksümüzün olmadığı mutlaka kazanmak zorunda olduğumuz bir diğer maç.
Olympiacos ile yaptığımız ilk maç Marko Guduric’in takıma katıldığı ve 10 maçlık galibiyet serisinin başladığı maçtı. O günden sonra takım hücumda çok daha verimli ve genel olarak özgüveni çok daha yüksek bir takım haline dönmüştü.
Maça çok iyi başlamamamıza ve 7 sayı kadar geri düşmemize rağmen Vesely önderliğinde tam 5 oyuncumuzun çift haneli skor ürettiği maçı ikinci çeyrekten itibaren kontrol altına alıp 7 sayı farkla kazanmıştık. Maçın en önemli ayrıntısı, genelde kötü üçlük kullanan Yunan takımın %46,9 isabetle 15 üçlük bulmasına rağmen, pota altında rakibe büyük üstünlük kurup, 25/9 asist-top kaybı oranıyla oynayarak galip gelmemizdi.
Olympiacos açısından sezona genel olarak baktığımızda, iyi başlayıp ilk 10 maç sonrasında 7 galibiyetle 4.sırayı alan, 19.hafta itibariyle ise 11 galibiyetle Playoff potasında olan takımın 8 maçlık mağlubiyet serisi ile yarıştan koptuğu bir sezon olarak özetleyebiliriz. Bu 8 maçlık seride inanılmaz bir skor kısırlığına bürünüp sadece 70,6 sayı ortalama ile oynadıklarını söylersek ne kadar vahim bir durumda oldukları daha net görülebilir.
Yunan takımlar genelde Yunan oyuncuların çevresinde şekillenir. Olympiacos da sezona Kostas Sloukas’ı alarak, artık iyice yaşlanan, basketbolu bırakması beklenen Spanoulis’in yerine Kostas çevresinde bir takım kurma niyetindeydiler. Ancak benim açımdan en önemli sorun takım içindeki rollerin doğru dağıtılamaması ve bunların sahiplenilmemesi idi.
Gün itibariyle Olympiacos’un Playoff hedefi sona erdi ve yine hayal kırıklığı yaşanan bir sezon oldu.
Onların şu an için hedefsiz kalmış olmaları bizim maçta rahat oynayacaklar anlamına gelmiyor. Bir Yunan takım için her zaman Türk takımı maçları önemli olmuştur. Bu durum Kostas için de geçerli.
İstatistik olarak incelediğimizde %50’nin altında şut yüzdesi ve ribaund oranı ile oynadıkları zaman maç kazanmakta çok zorlandıkları görülüyor. Ligin iyi hücum eden bir takımı olmamalarının yanında en kötü savunma ratinglerine sahip 4.takımı Olympiacos. Gerçi bunun çok bir şey ifade etmediğini Valencia maçında gayet iyi deneyimlemiştik. Yine savunması çok kötü dediğimiz Valencia maçında 52 sayıda kaldığımızı unutmamak lâzım.
Şut yüzdelerinin bir alt kırılımı üçlük yüzdeleri. Ligin en kötü üçlük yüzdesine sahip 4.takımı Olympiacos. Kaybettikleri maçlara bakıldığında bu derece en kötü 2.takım seviyesine iniyor. %40 ın altında üçlük isabeti ile oynadıkları 18 maçın 15’ini kaybettilerini de belirtelim.
Bir çok kişi tarafından Olympiacos = Kostas yorumu yapılıyor. Genel itibariyle yanlış bir yorum değil. Onu devreden çıkarırsanız hücum etmekte iyice zorlanan bir takım haline geliyorlar. Ama Olympiacos’un etkili ve korkulacak yanı nedir derseniz bana göre patlayıcı gücü çok olan oyuncuları. Kötü bir savunma takımı olmalarına rağmen ne zaman savunmada enerji yükseltiyorlar işte o zaman daha iyi hücum da edip maç kazanıyorlar.
Mesela Zenit maçı. 17 sayı geri düştükleri maçta hücumda hiç üretemezlerken, bir anda savunma yapmaya başlayıp rakibi hataya süreklediler ve sonrasında yükselen şut yüzdeleriyle Zenit’i sürklase edip maçı kazandılar.
Buradan oyuncu analizlerine geçmek ve konuyu bağlamak daha açıklayacı olacak.
Takımın itici gücü Vezenkov, McKissic ve Martin üçlüsü. Martin yaşadığı sakatlık sonrasında sezonu kapattı ve bu Olympiacos açısından hiç de iyi olmadı. Onun yerine Kosta Koufos’u aldılar ama onun faydadan çok zarar verdiğini söylemek yanlış olmaz.
Kostas’ı hepimiz çok iyi tanıyoruz. Neleri iyi yapar nelerde sıkıntı yaşar biliyoruz. O nedenle Kostas üzerinde çok durmadan problem yaratabilecek diğer oyunculara bakalım.
Sasha Vezenkov forvet tanımına çok uyan, ama bugüne kadar daha çok 3 numara pozisyonunda süre olan bir oyuncuydu. Bu sezon onu tamamen 4 numarada kullanan Bartzokas belki de bu sezon için en önemli işi yapmış oldu. Takımın en verimli oyuncusu haline geldi. Sahada yapmadığı hiçbir şey yok. Ama en önemli özelliği enerjisi. Savunmada kendini parçalayan nadir oyunculardan biri olan Vezenkov perimetre gerisinden de önemli bir silah haline geldi. İlginç bir şekilde bir 4 numaradan beklenmeyecek şut yeteneklerine sahip. Hareketli, dripling üzeri, perde çıkışı gibi her türlü şutu sokabiliyor. Bu yetenekleri onun savunmasını oldukça zorlaştırıyor. Eşleştiği rakibe göre hücum etmesini de bilecek kadar oyun zekasına sahip. Bazen yüzü dönük potaya gidebiliyor, bazen sırtı dönük oyun kuruyor. Ribaundlara da fazlasıyla yardım ettiğinin altını da çizelim.
Savunmada tamamen adam değişimi üzerine bir strateji ile oynayan Olympiacos için rotasyon alsında oldukça uygun. Kostas ve Spanoulis haricindeki tüm oyuncular eşleşme problemi yaşamadan rakip karşısında kalabiliyorlar. Ancak özellikle Martin yokken hem Ellis’in hem de Koufos’un çok düşük savunma bilgileri nedeniyle hep kolay çözülüyorlar.
McKissic Türkiye’den tanıdığımız bir isim. Onun da en önemli özelliği potaya inanılmaz süratli gidebiliyor olması. Çok küçük bir hızlanma alanı bulduğu zaman anında potada olabiliyor. Gerçi bu yüksek hızı onu iyi tanıyan savunmalara hücum faul yaptırma şansı getirmiyor değil. Şutu hiçbir zaman istikrar kazanmadı ama tutturduğunda da iyi sokabilen bir oyuncu haline dönüştü. 10 maç hiç isabet yakalayamayıp 0/26 yapan McKissic’in 4 maçı var ki bunlarda 14/20 üçlük isabeti yakaladı. Dengesizliğin büyüklüğü ortada.
Onu savunmak aslında hem çok zor hem de çok kolay. Hızlanması için mesafe verme, koşarken yan yana kalma mutlaka bir adım önünde ol ve geride mutlaka bir bekçi olsun. Şutunu da gününe göre risk ederek oynamak mümkün.
Biraz önce Hassan Martin haricindeki pivotların Olympiacos için sorun olduğunu belirtmiştim. Bu sebeple koç Bartzokas iki 4 numara ile sahada kalmayı daha çok tercih etmeye başladı. Vezenkov haricinde Printezis gibi bir usta ve Livio Jean-Charles gibi bir atlete sahipler. Bu üç oyuncadan ikisi rakibe göre değişerek sahada yer alıyorlar. Özellikle Vezenkov-Charles ikilisi sahadayken takım savunması çok güçleniyor.
Bahsetmek istediğim bir diğer oyuncu Larentzakis. Çok göze batan bir oyuncu değil, inanılmaz hücum silahları veya atletik özellikleri yok. Ancak sahaya tam bir savaşçı ruhu koyup, takımı ateşleyen çok önemli bir oyuncu. Onun sahaya girmesi ile beraber savunma direnci yükseliyor. Her oyuncuyu savunabiliyor, kısa ve hızlı oyun kurucular dahil. Nando’nun karşısında onu görme ihtimalimizin yüksek olduğunu düşünüyorum.
Zayıf karınlarının pivotları olduğunu belirtmiştim. Ancak Kostas’ın da büyük savunma zaafları olduğunu hepimiz biliyoruz. Kostas olmadığı anlarda o görevi yapan Spanoulis’in de çok iyi bir savunmacı olmadığı yerde aslında Fenerbahçe Beko için hücum reçetesi çok net ortaya çıkıyor. 1 ve 5 numaraları üzerinden hücum et. Bunları çok iyi değerlendirebilecek bir oyuncu kadrosuna da sahip olmamız bizim elimizi güçlendiriyor.
Özellikle ikili oyun savunması büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Ayrıca değişmeli adam savunmasında yine bu 1 ve 5 numaralardan kaynaklanan adamını bulma sorununu da çok yaşıyorlar. Burası bir maden ve biz burayı Nando ve Vesely ile gayet iyi işlemeliyiz.
Zalgiris maçında gayet iyi bir hücum performansı ortaya koyan Fenerbahçe Beko’da, Marko Guduric’in şut yüzdesi bu maçın anahtarlarından biri olabilir. Eğer bir şekilde bildiğimiz Marko gibi şutları sokarsa maç bizim açımızdan kolaylaşabilir.
Giderek takıma ısınan O’Quinn de bu maç özelinde önemli bir katkı sağlayabilir. Orta ve uzak mesafe şutları kullanması ve savunmada çemberi koruması ondan beklentimiz.
İlk maçta çok iyi performans ortaya koyan Pierre için de yine benzer beklentilerimiz olması âşikar. Umarım o da bu maça kendi standardında çıkar.
Bu maçtan sonraki 3 maçın zorluk derecesini düşündüğümüzde asla hata yapma lüksümüzün olmadığı bir maç olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Umarım enerji ve arzu anlamında eleştireceğimiz bir performans olmadan maçı kazanır ve döneriz.
Herkesi iyi seyirler.
Basketbolla kalın.