Dünkü maçı önemli kılan bir çok farklı konu vardı. İlk maçtaki farklı mağlubiyet ve bazı rakip oyuncuların küçük düşürücü hareketleri, 3 maçlık galibiyet serisi yakalayan takımımızın bu seriyi devam ettirip güvenini iyice oturtması, sıralamadaki yerimiz için her galibiyete olan ihtiyacımız ve belki de herşeyden önemlisi seviyemizin nerede olduğunu test etmemizi sağlayacak bir maç olması.
Tüm bu nedenler ve enerjisi yüksek salon atmosferi takımın maça konsantrasyonunu arttıracak unsurlardı. Fakat maalesef maça başlangıcımız hiç de beklediğimiz gibi olmadı. Basit top kayıpları, kötü seçilmiş şutlar , organize olmakta zorlanmamız bir anda rakibin 0-11 lik seri yapmasına neden oldu. Asvel maçında genişleyen rotasyon ve katkı veren oyuncu sayısının çokluğu bu maçın ilk beş seçimine yansımış diye düşünüyorum. Leo, Nando, Gigi, Williams ve Thomas’tan oluşan beş , yediğimiz bu seri sonrasında çok uzun dayanamadı. Önce Leo ile Kostas, ardından Thomas ile Vesely değişiklikleri geldi. Yine de skordaki dezavantaj büyümeye devam edip 18 sayılık farka kadar geldi maç: 12-30.
Devamında 4 kısaya dönüş ve Kalinic’in oyuna girmesi , önce oyunda sonra skorda dengeyi yakalamamız sağladı. Ne kadar Nando çok gününde olmasa da özellikle Kostas ve Vesely’nin iyi oyunları maçın ortaya gelmesinde önemli etken oldu. Son maçlarda yakaladığımız yüksek şut yüzdelerini yakalayamamış olsak da bir şekilde skor bulmayı başarıp son çeyreğin 2.dakikasında 62-61 ile ilk kez öne geçmeyi başardık. Bunun üzerine gelen karşılıklı iki basketin ardından maalesef yine basit hatalar, alınamayan savunma ribaundları ile skor 66-76’ya kadar geldi.
Evet bu sene hakemleri maalesef çok konuşuyoruz. Bunda haksız olduğumuzu kimse söyleyemez. Ancak bu maçta öyle kritik kararlar verdiler ki canımız çok yandı. Özellikle skor 64-68 Barcelona lehineyken Derrick Williams’ın potaya gidip basket bulduğu pozisyonun , basket faul olması gerekirken hücum faul olarak değerlendirilmesi sonrasında fark 1 sayı olacakken 7 sayıya çıktı. Maçın bence dönüş noktası bu andı.
Hakemlerden konu açılmışken maçın kaderini daha baştan belirlediklerini de eklemek lazım. Daha ilk çeyrekte Vesely’e 3 faul çalarak renklerini belli ettiler. Biz Javor’dan çekinirken bir de başımıza Bissang çıktı ki Javor’u tercih eder hale geldik. Daha kaç maçımızı elimizden alacaklar merak içindeyim. Koç bile maçtan sonra bir video hazırlayıp Euroleague Yönetimine başvuruda bulunacağız dedi.
Gelelim bize. Harika bir basketbol oynamadık. Çok fazla basit hata ve kolay şut kaçırdık. Karşınızda üst seviye bir takım varken kendi sahanızda 17 top kaybı ile oynamak maçı kazanabilmek için fazladan çok şey yapmanızı gerektirir. Hele de bu 17 top kaybının sadece 4’ü rakip tarafından çalınmış toplar ise yani yaklaşı 13 topu kendi hatalarınızdan kaybettiyseniz burada bir şeyleri sorgulamak lazım.
Can yakan başka bir nokta da yine basitce verilen ribaundlardı. Öyle kritik anlarda kendi potamız altındaki ribaundları Barcelona’ya kaptırdık ki , hem skor olarak hem direnç olarak maliyeti çok yüksek oldu. Ve maalesef bu ribaundların dönüşü genelde potamıza 3 sayılık basketler oldu.
Tek tek tüm oyunculara değinmeyeceğim ama sezon başından beri beni bir çok konuda rahatsız eden Williams hakkında bir paragraf açmak gerekiyor. Bu adamı doğru anlamak lazım tıpkı Vesely ilk geldiği zamanlardaki onu anlamak gibi. DW atletik özellikleri olan, NBA’de 3 oynayıp sonrasında EL’de 4 numara oynayan, boş şutları değerlendirebilecek orta seviye şutu olup, alan bulduğunda potaya topla gidebilen bir forvet. Daha önce kadromuzda yer alan bazı hücum gücü yükse ancak savunma tarafı zayıf oyuncuları takım savunması ile kamufle etmiş bir takımız. DW’i de kamufle etmemiz gerekiyor. Fenerbahçe savunması tamamen spacing üzerine kurulu bir savunma. Kaymaların doğru yapılmadığı yerde tüm takım savunması aksıyor. DW de birebir savunmada zaten yeterli değil bir de takım savunmasında doğru kaymaları yapamadığı zaman her şey alt üst oluyor. Özellikle onun 5 numara pozisyonuna geçtiğinde bu iş iyice sarpa sarıyor. Bizdeki 5 numaraların kendi adamını savunmanın haricinde, show-up lardan çabuk dönmesi, savunmacısını geçen kısayı karşılaması, ribaund pozisyonundan çok uzak kalmaması ve potayı savunması gibi çok fazla sayıda görevi var. Bugüne kadar Ekpe, Vesely ve Melli bu işleri fazlasıyla iyi yaptığı için takımın en değerli parçaları olurken , Jason Thompson ve Joffrey Lauvergne gibi adamlar başarısız oldular. DW’in de bu işleri yapabilmesinin imkanı olmadığını anladık. Artık ondan faydalanırken neler verebileceğini bilerek hareket etmek takım çıkaları açısından çok kritik oldu. Özellikle içinde bulunduğumuz durum nedeniyle kaybetme lüksümüzün olmaması onu daha iyi konumlandırmamız gerektiriyor. Özellikle elimizde sağlıklı bir Vesely ve Malcolm Thomas varken ben DW’i ancak Kalinic’de 3 numarada olduğu, Vesely veya Thomas’lı bir beşle sahada tutmayı tercih ederim. Tüm düzenlerin oturduğu yerde ondan hücumda hatta savunmada verim almak daha kolay olacaktır.
Dün o sahadayken takım -21 skor yaptı. Yani o sahadayken 21 sayı geri düştük. Bu durumu daha iyi açıklayacak bir rakam yok. 27dk sahada kalıp böyle bir sonucun ortaya çıkması zaten bir çok olumsuzluğun yanında bize en büyük darbe oldu.
O bu kadar takıma zarar verirken Malcolm Thomas’tan , faul problemine de hiç girmemişken, yararlanmamak bence dünkü mağlubiyetin önemli nedenlerinden biriydi. Sadece Thomas değil, Westermann’dan da hiç yararlanamadık. Evet maça kötü başladı ancak onun aldığı süreler azaldıkça Kostas’ın üzerindeki yük artıyor. Onun üzerindeki yük artınca takım organizasyonu yara alıyor. Bu dengeyi bir şekilde kurmak lazım.
Dünün güzel yanları da vardı. Maçın sonucundan bağımsız ne oynadığımız sezonun geri kalanı için çok önemli bir gösterge olacaktı. Dün maçta bir kaç kez geri düştük. Özellikle maçın başında 12-30 ile 18 sayı geri düştük, daha sonra bir kaç kez daha farkın açıldığı ve geri döndüğümüz sekanslar oldu. Bu dönüşleri bu sezon hiç yapamıyorduk bu takımın psikolojisinin düzelmeye başladığını ve mücadele gücünün arttığını gösteriyor.
Diğer ve bence en önemli gelişme Vesely’nin oynadığı oyun. Belki istatistik kağıdını çok fazla doldurmadı Vesely ama o kadar faydalı oynadı ki o sahada kaldığı zaman takım takım +16 skor farkı yakaladı. Savunmada ve hücumda sahanın her yerinde eski fiziksel gücünün varlığını bize gösterdi. Harika yardımlar, topa el sokmalar, fiziksel itiş kakışlar ile eski günlerdeki Vesely’yi hatırladık. Hakemler daha ilk çeyrekte ona 3 faul çalarak daha da verimli olmasını engelledi.
Yine olumlu gelişmelerden biri James Nunnally’nin takıma verdikleri idi. Maçın başlarında ceza şutlarını sokamamış olsa da devamında hem şutları soktu, hem savunmada enerji getirdi, hem de ekstra sorumluluk alarak hücumda verim verdi. 4 kısaya geçtiğimiz anlarda 3 numaraya kayarak orada özellikle maça çok iyi giren Claver savunmasında da gayet başarılı idi.
Sonuç olarak maalesef yine kaybettik, kaybetmeyi gerektirecek çok fazla etmeni olumluya çevirmeye yetmedi gücümüz. Bu durumdaki Barcelona’yı evine boş göndermeliydik. Ancak takım sezon başına göre çok umut veriyor. Geriye kalan 14 maçta bu olumlu görüntüyü devam ettirmeli ve kendimizi herhangi bir sıradan playoff’lara atmalıyız. Playoff larda ilk dörtten bir rakiple karşılaşacağımız için kimin olduğunun çok da bir önemi yok. Onu zaten o zaman düşünürüz. Şimdi önemli olan Milan maçından mutlak galibiyet çıkarmak. Barcelona maçındaki hatarlardan kendimizi arındırmalı ve o maçı mutlaka kazanmalıyız.
Basketbolla kalın.