Playoff turunda karşılaşacağımız Zalgiris Kaunas maçına 5 gün kaldı. Kalan süre boyuncu iki ayrı değerlendirme ile rakibimizi ve seri hakkındaki tahminlerimi paylaşacağım.
Zalgiris tüm tarihi boyunca mütevazi kadroları ve kendi yarattığı yıldızları ile mücadele etmiş bir takım oldu. Sezona da büyük transferler yapmadan girdiler. Sarunas Jasikevicius’un son iki sezonda performanslarının zirvesine taşıdığı point guard’lar yıldız oyuncular olarak başka takımlara gittiler. İlk senesinde Leo Westermann harika bir sezonun ardından CSKA’nın yolunu tutmuştu. Geçen sene ise bu sefer iki guardını birden kaptırmak durumunda kaldılar. Kevin Pangos, Barcelona yolunu tutarken Micic ise Efes’e gitti.
Bu seneye yeni bir guard rotasyonu ile başlayan Saras’ın belki de bu sezon ile ilgili aldığı büyük bir risk idi guard tercihleri. Nate Wolters ve Thomas Walkup henüz Euroleague için üst düzey oyuncu kategorisinde değillerdi. Wolters’ın Kızılyıldız ile Euroleague’de geçirdiği bir sezon olmasına rağmen Walkup için bunu bile söyleyemiyoruz. Bu iki transferin ardından yapılan Westermann transferi bu iki guard’ı biraz olsun dengelemek içindi.
Oyun kurucu pozisyonunda tecrübesi olmasına rağmen Walkup’ı sezon başında 2 ve 3 numaralarda kullandılar. Fiziksel üstünlükleri olmasına rağmen bu pozisyonlar için sıradan bir oyuncu Walkup. %31.7 ile üçlük atan bir oyuncuyu bu pozisyonda kullanmak ne kadar doğru? Bana göre transferi kadar oynatıldığı pozisyon itibariyle de Walkup’da yanlış yapıldı. Taa ki onu 1 numaraya çekene kadar.
Wolters’ı hem Beşiktaş’tan hem Kızılyıldız’dan tanıyoruz. Yetenekli bir oyuncu olduğunu söylemek yanlış olmaz ancak Saras’ın kafasındaki daha doğrusu son iki sezondur oynadığı pg’lar ile bir benzerliği var mı ? Neredeyse hiç yok. Oyun kurucular topu genelde ellerinde çok tutmak isterler. Ancak bu ellerinde bulunduğu sürede ne yaptıkları çok önemli. Wolters genelde bir delik bulup skor üretmeyi düşünüyor. Bunu yapabilecek kapasitede bir oyuncu ancak üzerine baskı geldiğinde tamamen tıkanıyor.
Yeni transferlerden Grigonis ise takımın en büyük sürprizlerinden biri oldu. Yayın gerisinden büyük sıkıntılar yaşayan takımına rağmen yakaladığı %49.3 lük 3 sayı yüzdesi ile ligin en iyi 3. oyuncusu olmayı başardı. Hem bu üçlükleri hem de direkt potaya giderek yarattığı pozisyonlar ile takımın hücumda en güvendiği oyunculardan biri olmayı başardı.
Zalgiris basketbolu bir takım basketbolu. Zalgiris aynı Fenerbahçe gibi bir koç takımı. Öne çıkan oyuncular her zaman olmakla birlikte takım olgusu her zaman daha önde olan bir takım ancak ne Wolters, ne sezon içinde transfer edilip sonrasında gönderilen Walton bu tarz oyuncular değiller. Bir de sezona formsuz ve sakatlık problemleri ile girmiş Westermann, takımı oynamak istedikleri basketboldan oldukça uzaklaştırdı.
Takımın önemli oyuncuları White ve Ulanovas bundan en çok etkilenen oyuncular oldular. Düzen içinde fayda sağlayabilen bu iki oyuncu sezon içinde gittikçe silik performanslar sergilediler.
Peki ne oldu da Zalgiris’de işler değişti. Bunu tek bir konuya bağlamak pek mümkün değil ancak özellikle 22. haftada Barcelona’ya bir kez daha yenilmek Saras’ı gerçekten çok büyük hayal kırıklığına uğrattı. Aynı sezon içinde ikinci kez Pesic’e yenilmesi hem onu hem takımı kamçıladı.
Birden vites arttıran Zalgiris’de Walkup’ın 1 numaraya geçip her geçen gün performansını yükseltmesi, Westermann’ın form tutup özellikle büyük sıkıntı yaşadıkları 3 sayılık atışlarda takıma katkı vermesi işleri değiştirdi.
3 Sayılık atışlar günümüz basketbolunda artık çok büyük önem taşıyor. Birçok takım 3 sayılık atış yüzdelerine göre maç kazanıp kaybediyor. Koç Saras bu sezon uzunca bir süre yayın gerisinde takıma şut attırmayı yasaklamışa benziyordu. Sezon ortalamalarına baktığımızda 20’nin altında 3 sayılık atış deneyen sadece 2 takım var: Panathinaikos ve Zalgiris. Panathinaikos maç başına 19.5 deneme yaparken Zalgiris iste sadece 16.5 denemede kaldı.
Şimdi gelelim işlerin değiştiği son 6 haftaya. Bu son 6’da Gran Canaria (e), Bayern Munich (e), Maccabi (d), Daçka (e), Olympiacos (d) ve Real Madrid (d) maçları Zalgiris’i bekliyordu. Direkt rakipleri olan 3 takım ve bir de ligin en iyi takımlarından Real Madrid maçlarında kimse Zalgiris’ten 6 galibiyet beklemiyordu.
Ligin ilk 24 haftası ile son 6 haftasının istatistik karşılaştırmalarına bir bakalım:
10 sayı fazla atıp 5 sayı daha az yiyen, 2 sayılık yüzdesini 3.1, 3 sayılık yüzdesini 4.4 yukarı çeken, 2.7 daha fazla asist yapıp, 2.7 daha az top kaybı yapan, 2.6 daha fazla top çalan bir takım görüyoruz.
Takımın tamamının yükselen performansının hakkını vermek lâzım. Bu başarı ne birkaç oyuncunun ne koçun, tüm takımın başarısı idi.
Tabii yine de Brandon Davies’in tüm sezon boyunca hiç düşmeyen performansının altının çizilmesi gerekiyor. Geçen sezon da çok iyi bir performans sergileyen Davies’i takımda tutmak için büyük fedakârlık yapan Zalgiris’in bu sene bunu başarabileceğini hiç sanmıyorum. Sezonu 14.4 sayı, 5.7 ribaund, 2.1 asist ortalamaları ile bitirdi. Bir pivottan beklenebilecek her şeyi yapıyor sahada. Orta mesafeden çok temiz bir şutu var, ikili oyunları harika oynuyor, sırtı dönük kendi pozisyonunu yaratabiliyor, saha görüşü ile aynı Vesely gibi pas merkezi olabiliyor. Takımın kesinlikle en iyi oyuncusu. Takım kötüyken bile onun performansı düşmüyor. 30 maçın tamamında görev alıp 29’unda ilk beş başladı. Ve bu 30 maçın sadece 4’ünde tek haneli verimlilik üretti. Bir Hines veya Udoh seviyesinde savunma yapmıyor olsa da çabuk ayakları sayesinde adam değişme sonrası kısaya karşı da yenilmeyen, yardım savunmalarını saha yerleşimini çok iyi ayarlayan bir oyuncudan bahsediyoruz. Transfer piyasasının en büyük ismi olması gayet normal olacaktır.