OBRADOVIC’iN OĞLU..
İz Bırakanlar yazı dizisini planlarken 20 kişi belirlemiştik. Bu listede Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çeşitli pozisyonlarda farklı oyuncular bulunuyor. 3 Yunan oyuncu bu listeye girdi ve üçünün de ortak özelliği oyun kurucu pozisyonunda olmaları. Yunan Basketbolu Her zaman oyun kurucuları ile öne çıkmıştır. Değişik tipte oyuncular olmakla beraber bu oyuncular takımlarını hep başarıya taşıyan büyük liderler olmuşlardır. Diamantidis ise bu yıldızlardan belki de en farklı olanı.
YYunanistan’ın Makedonya sınırındaki Kesriye kentinde doğuyor başarılı oyuncu. Basketbola başladığı ilk günlerden itibaren büyük bir yıldız olacağı ile ilgili sinyalleri vermeye başlıyor. Yunanistan Basketbol Federasyonu onun yeteneğini fark edip büyük şehirlerde basketbol oynaması için ailesinin kapısını çalıyor. Ancak gerçek bir anakuzusu olan Diamantidis yaşadığı kentinden ve evinden ayrılmak istemiyor. Federasyonun büyük ısrarları sonrasında Iraklis’e imza atıyor. 1999 yılında başlayan bu macera 5 yıl boyunca devam ediyor. Burada gösterdiği yüksek performans ile Obradovic’in Panathinaikos’una, efsane olacağı klübe transfer oluyor.
Panathinaikos taraftar gruplarının içinde en büyük grup Gate 13’dür. Diamantidis de 13 numaralı formayı alır ve taraftarla arasındaki güçlü bağ daha ilk dakikadan kurulmaya başlar. Harika bir sezon geçirir ve takımını Final 4’a taşımayı başarır. Euroleague organizasyonunda, 2005 yılında başladığı ve sonrasında 5 yıl boyuncu aralıksız kazanacağı yılın savunmacısı ödülünün ilkini de o yıl kazanır. Bu, efsane olacağı Panathinaikos’ta kazanacağı onlarca ödülün ilki olmuştur.
Diamantidis’in kariyerinin en güzel sezonu belki de 2006-2007 sezonudur. Panathinaikos ile Yunanistan’da hem lig hem kupa şampiyonluğunun yanında Euroleague’de de şampiyonluğu yakaladı. Yunan ligi asist lideri, Euroleague en iyi savunmacı, Euroleague En İyi 5, Euroleague Final Four MVP, Yunanistan’da Yılın Sporcusu, Avrupa’da da Yılın Basketbolcusu ünvan ve ödüllerinin hepsini topladı.
Onun en özel sezonlarından biri de 2010-2011 sezonuydu. Sezon başında 3mio € ücreti ile çok konuşulsa da bunun karşılığını fazlasıyla vermişti. Sezon içinde Union Olympia maçında 75 saniye içinde 13 sayı atarak akıllarda kalacak bir performans sergilemişti.
3. Euroleague şampiyonluğunu kazandıkları yılda , yılın en iyi savunmacısı, normal sezon MVP ve final 4 MVP’si seçilerek bir ilki başarmıştı. Ayrıca F4’de iki maçta toplamda 18 asist yaparak rekor kırmıştı.
Basketbolu bıraktığı 2016 yılına kadar hiçbir zaman performansı düşmedi. Onu farklı kılan bir çok özelliği içinde belki de en çok öne çıkanı takımının neye ihtiyacı varsa o rolü almasıydı. Spanoulis ile oynarken 2.guard pozisyonuna geçmesi de, milli takımda Papaloukas ve Spanoulis’in yanında 3 numaraya geçmesi de, gerektiğinde sayı atıp gerektiğinde sadece takımı yönetmesi de hep onun karakterinin göstergesiydi. Belki de onu Yunan guard’larından ayıran yönü onun bir Alman disipline sahip görev adamı bilinciydi.
Aldığı 5 yılın savunmacısı ödülünden de anlaşılacağı gibi harika bir savunmacıydı. Genelde skorer ve oyun kurma özellikleri ile öne çıkan Yunan point guard’larından farklı olarak savunması ile öne çıkan bir oyuncu idi Diamantidis. Bu onun ne kadar iyi bir saha görüşü, ne kadar güçlü bir pas yeteneği ve savunmayı okuma yeteneği olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hücumda rakip savunmaların zaaflarını tespit etmekte çok ustaydı. Ve eli sıcak oyuncuyu uygun bir şekilde topla buluşturmayı başarırdı. Maçları hiç bir zaman 19 asist veya 35 sayı rakamları ile tamamlamazdı belki ama öyle zamanlarda öyle asistler yapar, öyle kritik anlarda öyle sayılar atardı ki, bir hareketi ile maçı kazandırırdı. Sahaya çıktığı tüm maçlarda her şeyi yapmak için çalışırdı. Uzun kolları ve uzun boyu ona fiziksel olarak büyük avantajlar sağlardı. Bu onun hem ribaund, hem top çalma hem de blok rakamlarına kariyeri boyunca yansıdı. 12 yıllık Euroleague kariyerini 9 sayı 3,5 ribaund 4,5 asist ve 0,4 blok ortamalarıyla tamamladı.
Milli takım kariyeri de yine başarılarla dolu Diamantidis’in. 2005 Avrupa Şampiyonasında harika bir turnuva geçirmişti. Yarı finalde Fransa karşısında maçın son iki saniyesinde attığı üçlük ile maçın 67-66 kazanılmasını sağlayıp takımını finale taşımıştı. Finalde Almanya karşısında 7 top çalmayla oynadı ki tamamı pas arası yapıp çaldığı toplardı. Turnuvayı da 5 asist ortalamasıyla bitiren Diamantidis şampiyonlukta en büyük pay sahiplerinden biriydi. 2006 Dünya Kupasında ise yarı finalde büyük bir sürprize imza atıp ABD’yi yenmişler ancak finalde İspanya’ya mağlup olup o turnuvayı da ikinci olarak tamamlamışlardı.
Diamantidis için hayatında en özel insanlardan biri de Obradovic olmuştur. İkisi de ilişkilerini baba-oğul ilişkisine benzetirler. Obradovic için Diamantidis takım oyuncusu olması, bireysel çalışmaları, kendisini çok iyi anlayıp bunu sahada hiç sorun olmadan yansıtması, takım arkadaşlarını ve tüm kulüp çalışanlarını düşünmesi, dürüstlüğü ve insanlığı ile her zaman çok özel olmuştur. Bir basın toplantısı hatırlıyorum. Diamantidis’e NBA’e gitme gibi bir planın var mı diye soruyorlar. O da ‘ben burada mutluyum ve bir yere gitmek gibi niyetim yok’ diye cevap verir. Bunun üzerine Obradovic yumruğunu havaya kaldırır ve yaşasın der gibi bir hareket yapar. Ardından da umarım ikimiz de uzan süre buradayız diye açıklamasını bitirir.
Obradovic’in takımlarında her zaman özel oyuncuları olmuştu, ancak hiçbiri ile bu kadar yakın olmamıştı. Diamantidis’in de onu bir baba gibi görmesi , ona duyduğu büyük saygı spor camialarında yaşanan en özel ilişkilerden birinin oluşmasını sağlamıştı.
Bazı oyuncular vardır ki, kulüpleri ile özdeşleşir ve ellerine ne fırsat geçerse geçsin asla kulüplerinden ayrılmazlar. Artık o kulübün sembol oyuncaları olmuşlardır. Roma’da Totti neyse, Diamantidis’de Panatinaikos’da oydu. Sadece takım arkadaşlarının ve camianın değil, tüm basketbol aleminin büyük saygı duyduğu bir isim olarak kariyerini tamamlayıp doğduğu şehir olan Kesriye’ye döndü. Adamlığın ve basketbola verdiklerin için çok teşekkürler Diamantidis.