AYKIRILIKLARIN ADAMI..
1992 Euroleague Şampiyonluğu bir çok farklı hikâye barındırıyor içinde. İtalyan ve İspanyol takımlar bütçeleri ile her daim favori iken, Yunanlar yavaş yavaş ortaya çıkıyorken, Yugoslav basketbolunun tüm büyük yıldızları Yugoslavya’yı terk etmeden önce Jugoplastika’da oynarken, Partizan aradan sıyrılıp -tarihe geçecek bir sezonun ardından- şampiyon olmuştu. 32 Yaşında Milli Takım kaptanıyken bir gecede basketbolu bırakıp takım koçluğuna geçen Obradovic’i ayrı, Yugoslavya’daki savaş nedeniyle iç saha maçlarını Belgrad’da değil de Madrid Fuenlabrada’da oynamak zorunda kalıp, tüm iç saha maçlarında sadece bir mağlubiyet alıp salonu doldurması ve sanki kendi evinde oynuyor gibi seyircilerin Partizanı sahiplenmesi ayrı, çeyrek finalde favorilerden Messina’nın Kinder Bologna’sını elemeleri ayrı, Final 4’un final maçında son 8 saniyeye 70-68 geride girip kendi sahasından aldığı topla tüm sahayı geçip sağ forvetten uçarak kullandığı üçlük ile isabet bulup şampiyonluğu getiren Djordevic’i ayrı , Final 4’daki iki maçta 23 sayı ortalama tutturup MVP seçilen Danilovic’i ayrı.
Bugünün konusu Predrag ‘Sasha’ Danilovic. Şans eseri başlayan kariyerinde, Avrupa basketbolunun en iyi koçlarıyla en iyi takımlarında oynaması, NBA’de geçirdiği kısa dönemde hem performansı ile hem de sertliği ile ortama uyum sağlaması, her yerde herkesle kavga edebilecek kadar geri adım atmayan karakteri ve daha 30 yaşında bitirdiği basketbol hayatı.
Babasının kendi babasını onurlandırmak için koyduğu ismi yani Predrag’ı hiç kullanmayan, annesinin onun için seçtiği Sasha diye çağırıldığı zaman bakan bir çocukmuş Danilovic. Birçok spor ile ilgiliyken ve daha basketbola tam anlamıyla odaklanmamış sadece sokakta oynarken, KK Bosna’dan davet alıp bu kulüben alt yapısında basketbola başlar. 1985’te doğduğu yer olan Saraybosna’yı temsilen Yugoslavya seçmeleri katılmak üzere Zlatibor’a gider. Seçmeler sırasında, Partizan takımının point guardı olan 25 yaşındaki Zeljko Obradovic oyuncu izlemeye gelmiştir ve Sasha’yı görüp çok beğenir. Tüm ailesinin fanatik Kızılyıldız taraftarı olmasına rağmen, o zamanların yıldızlarından Boban Petrovic nedeniyle Partizan taraftarı olan Sasha , Obradovic’in “senin için Dule (Vujosevic) ile konuşacağım” diyerek elindeki Partizan formasını ona vermesi ile hikâye başlar.
Hayatı zıtlıklar ve muhalif hareketlerle dolu olan Sasha hem renkleri, hem Petrovic hem de ailesine inat diye tuttuğu takımdan teklif alınca; basketbola olan bağı birden tutkuya dönüşür. Partizan’a gitmesi için birçok engel vardır. Hem taşınmaları gerekmektedir, hem ailesi Partizan’ı istemez hem de o zamanlar altyapılarda oyuncu transferinin yasak olması nedeniyle bir yıl ceza alacaktır ancak her şeyi göze alır ve “gerekirse yürüyerek Belgrad’a giderim” diyerek ailesini iknâ eder. Ailesini iknâ eden bir başka faktör de Partizan’ın yardımcı koçu Vujosevic’tir. 1 yıllık ceza boyunca onunla çok yakından ilgileneceğini, bireysel olarak gelişimi için herşeyi yapacağını söylemesi ailesinin de iknâ olmasını sağlamıştır.
Gerçekten de öyle olur, bir baba gibi sahiplenir Sasha’yı Dule. Her şeyiyle ilgilenir, saatlerce topsuz idmanlar yaptırır, her gün 1,000 şut isabeti bulana kadar çalıştırır. Belki de oynuyor olmasından daha çok gelişir Sasha ancak bir sonraki sene oynayacak olmayı umarken Bosna Federasyonu cezasını bir yıl daha uzatır. Üstelik Vujosevic de artık yardımcı antrenörlükten baş antrenörlüğe terfi etmiştir. Bunun üzerine ikisinin ortak kararı ile 1987 yılında, hem basketbol oynamak, hem de İngilizce öğrenmek için ABD’ye , Cookeville Lisesine gider.
Bir sene sonra cezası tamamlanınca Belgrad’a geri döner. Bu bir senede lise takımında herkesten çok daha üstün, fark yaratan bir basketbolcu olarak kalmıştır ama asıl amacı olan Partizan’da oynamak için geri döner. Takımda Zarko Paspalj, Vlade Divac, Sasha Djordevic ve Zeljko Obradovic gibi yıldızlar olmasına rağmen kendisini Vujosevic’in projesi olarak gören Sasha takım içinde önemli bir rolü olacağından emindir.
Dönüşü ile beraber katıldığı gençler Avrupa Şampiyonasında Arijan Komazec, Zan Tabak, Rastko Cvetkovic, Dzevad Alihodzic gibi oyunculardan oluşan takım arkadaşlarıyla finalde, Sasha’nın da 14 sayısını katkısıyla, İtalya’yı yenip şampiyon olurlar.
88-89 sezonu da hem Yugoslavya kupasında Jugoplastika’yı, hem de Koraç Kupası finalinde Cantu’yu yenip iki şampiyonluk daha alır. 19 yaşındadır ama yanındaki büyük yıldızlara rağmen yüksek özgüveni sayesinde önemli roller almaya başlamıştır. Sezonun sonunda Ivkovic onu A Milli Takıma davet eder ki o takımda Drazen Petrovic, Toni Kukoc, Divac, Paspalj, ve Dino Radja gibi diğer büyük yıldızlar da vardır. O takımla Avrupa şampiyonu olurlarken Sasha turnuva boyunca 8.2 sayı ortalaması tutturmuştur.
Bir sonraki yıl sakatlıklarla uğraşarak geçer ve yazın oynanan 1990 Dünya Şampiyonasını da kaçırır. Sağlıklı bir şekilde sahalara döndüğü 1991 sezonunda milli takımla yeniden Avrupa Şampiyonluğu’nu elde eder.
Ve yazımın başında anlattığım 91-92 sezonu. 21.8 sayı ortalaması ile oynayarak Yugoslavya Ligi ve Kupası’nı kazanmanın yanında, 19.4 sayı ortalaması tutturup F4 MVP’si olarak ilk Euroleague şampiyonluğunu kazanır. Artık o büyük bir yıldızdır ve para kazanmasının zamanı gelmiştir. NBA draftlarına girip 2.tur 43.sıradan Golden State tarafında draft edilmiş olmasına rağmen NBA’e hazır olmadığını düşünerek gitmek istemez. Virtus Bologna’dan gelen yıllık 900,000 Dolarlık lik teklifi kabul eder ve o sıralar diğer tüm büyük Yugoslav yıldızlarının gittiği İtalya’ya rotayı çevirir. Ettore Messina ile iki yıl geçirir ve artık kendini NBA için daha hazır hisseder. Haklarının takas edildiği Miami ona 3 yıllık bir teklif yapar ancak ücreti beğenmeyip ‘Sırf NBA’e gitmek için sadaka gibi bir kontrat kabul edecek hâlim yok‘ diyerek teklifi kabul etmez. Bu sırada Bologna yeni bir kontrat önermiş, iki Yunan devi de onu kadroya katmaya çalışırken Miami coach’u Pat Riley onu takıma kazandırmak için bütçede yer açıp 4 yıl için 8 Milyon Dolarlık garanti kontrat önerir. Michael Jordan’ın bile yıllık 4 Milyon Dolar civarında kazandığı bir dönemde bu teklif azımsanacak bir teklif değildir.
Bu teklifle 2 yıl sürecek NBA macerası başlar. Pat Riley’nin Miami’sinde hiç de fena olmayan istatistikler (13.4 sayı 2.5 asist) ve performansla oynar ancak yine bir sakatlık ve ardından takasla Dallas’a gönderilir. İyileşip sahalara döndükten sonra da 16.6 sayı ortalaması yakalar. Bunun üzerine yeni sezonda da Dallas ile anlaşırlar ancak coach Don Nelson kontratında bazı değişiklikler yapmak isteyince kafası atan Sasha Bologna’dan gelen 3 yıl için 6 Milyon dolarlık teklifi kabul edip tekrar Avrupa’ya döner.
Onun oynadığı yıllarda 3 yıl arka arkaya İtalya şampiyonu olan Bologna o yokken şampiyonluktan uzak kalmıştır. Sasha gelir gelmez 17.5 sayı 3.8 ribaund 3.2 asist ortalamaları ile oynadığı Euroleague şampiyonluğunu kazanır. O senenin hikâyesi henüz bitmemiştir. Bir başka Bologna takımı olan Fortitudo Bologna ile İtalya Ligi Play Off 5. maçında yine tarihi bir olaya imza atar Sasha. Maçın son saniyelerine Furtitudo 4 sayı farkla önde girer. Herkes maçı ve şampiyonluğu Furtitudo kazandı diye düşünürken yenilmekten nefret eden bir kişi aynı fikirde değildir. Rakibin ve Avrupa’nın en büyük oyuncusu NBA yıldızı Dominique Wilkins’in üzerinden 8 metreden 3 sayılık atışını kullanan Sasha sadece basketi yapmakla kalmayıp faulü de alır. Sonrasında serbest atışı da sayıya çevirip maçı uzatmaya taşır ve uzatmada 2 asist 5 sayı yapar, 45 dakikalık maçın 43’ünde sahada kalır ve 20 sayı ile karşılaşmayı tamamlayıp şampiyonluğu takımına, MVP ödülünü de kendisine alır.
Bir sonraki Bologna sezonunun sonunda hiç kimsenin beklemediği bir anda emekliliğini açıklar ve basketbolu bırakır. Birçok kişiden gelen sorulara şu şekilde cevap verir “Kinder’de formamın emekli edileceği bir statüye erişmişken idman sonrası yere yığılmayı ya da bir gün sahayı takım arkadaşlarımın yardımıyla terk etmeyi kaldıramazdım. O yüzden erken bıraktım”.
Biri İz Bırakanlar mı dedi . O kadar çok iz bıraktı ki Danilovic:
92 Euroleague’deki efsane şampiyonluk..
Djordevic ile küslükleri..
Sakatlıklara rağmen büyük saygı kazandığı iki NBA sezonu..
NBA deki ilk maçında Chris Mills ile kavga edip maçtan atılması..
Carlton Myers ile yaşadığı rekabet..
Messina’ya yumruk atmaya çalışması..
Sabonis’in üzerinden yaptığı smaç..
Ufuk Sarıca’ya attığı uçan tekme..
Daha bir dolu unutulmaz olay…
Basketbolu mu? Onu da Kinder Bologna ve Yugoslavya Milli Takım’dan arkadaşı Zoran Savic’den dinleyelim :
“Sasha büyük maçların adamıydı. Ne zaman bir final veya karar maçı olsa o mutlaka özel bir şeyler yapardı. O inanılmaz bir savaşçıydı, hiçbir şeyi kaybetmek istemezdi. Takımı için çok faydalı bir oyuncuydu. Sadece harika bir şutör olarak değil, aynı zamanda fastbreaklerde ve topsuz oyunda da çok iyiydi. Diğer büyük yıldızlar gibi topu her zaman elinde isteyen oyunculardan değildi. İster şut atsın ister pas versin, o her zaman çok çabuktu ve en güzel şutu bulmak için perdeleri harika kullanırdı. Kendi adıma onunla beraber oynamaktan büyük keyif aldım.”
Kısa kariyerine sığdırdığı ödülleri ise ;
- 1989 (Partizan) Koraç Kupası Şampiyonluğu
- 1989, 1992 (Partizan) Yugoslavya Kupa Şampiyonluğu
- 1992 (Partizan) , 1998 (Virtus Bologna) Euroleague Şampiyonluğu
- 1993, 1994, 1995, 1998 (Virtus Bologna) İtalya Ligi Şampiyonluğu
- 1992 (Partizan) Yugoslavya Ligi Şampiyonluğu
- 1992 Euroleague Final Four MVP
- 1995 Euroleague Sayı Kralı
- 1998 İtalya Ligi MVP
- 1998 Avrupada Yılın Oyuncusu
- 2000 Saporta Kupası Sayı Kralı
- 2008 Avrupa’nın En İyi 50 Oyuncusu
- Yugoslavya Milli Takımı İle
- 1988 Avrupa Gençler Şampiyonluğu
- 1989, 1991, 1995, 1997 Avrupa Şampiyonluğu
- 1996 Olimpiyat Gümüş Madalyası
- 1999 Avrupa Şampiyonası İkinciliği