İz Bırakanlar 9 – Sarunas Jasikevicius

THE CRAZY LITHUANIAN

 

Euroleague’in merkez binası Barcelona’da yer alır. O binadaki 3 toplantı odasına Euroleague efsanelerinin 3’ünün ismi verilmiştir, Zeljko Obradovic, Dejan Bodiraga ve Sarunas Jasikevicius.

Bu üç ismin Avrupa Basketbolu’nda ne kadar büyük izler bıraktıklarını, elde ettikleri ve etmeye devam ettikleri başarılara bakarak anlayabilirsiniz ama asıl ortak yanları basketbola olan tutkuları, heyecanları ve çalışkanlıklarıdır. Bu 3 özel isimden Sarunas Jasikevicius’un hikâyesi de bu haftanın konusu.

Bu hikâye 1975 yılında Sovyetler Birliği Hentbol Milli takımının yıldızı Rita Jasikevicius’un aldığı bir karar ile başlıyor. O sene Sovyetler Birliği kendi evinde oynadığı Avrupa Şampiyonasında Doğu Almanya’ya finalde kaybedip gümüş madalya kazanıyor ve bir sonraki sene Montreal’de yapılacak Yaz Olimpiyat Oyunlarında altın madalya kazanmak için gerekli motivasyon iyice katlanıyor. Rita ise zor bir tercihin kapısındadır. Hamile olduğunu öğreniyor ve Olimpiyat altın madalyası ihtimalini bir kenara itip “o madalyayı bir gün bana çocuğum getirecek” diyerek doğurmaya karar veriyor.

Sporun içinde bir ailesi olan Saras için basketbol 6 yaşında başlıyor. O zamanlar bir tutkudan çok vakit geçirmek için yaptığı bir aktivite. Zamanla daha çok sevmeye ve kendindeki yeteneği farketmeye başlıyor. Genç takımlardan itibaren milli takımlara seçiliyor ve hayatındaki en önemli koçlardan biri olan Kazlauskas’ın radarına giriyor. O andan itibaren basketbola bakış açısı değişmeye başlıyor.

Yokluklar ve zorluklar içindeki Litvanya hayatını değiştirecek ilk adımı basketbol ve liseyi Amerika Birleşik Devletlerinde devam ettirme şansını yakaladığında atıyor. 16 yaşındayken lisenin son yılları için Quarryville Solanca Lisesi’ne gidiyor. Bu onun için Amerikan rüyasının başlaması anlamına geliyor. O lisenin birinci yıldızı olmamasına rağmen üniversitelerden burs alabilecek bir performans ortaya koyuyor ve rüya Maryland ve ACC ligi olarak devam ediyor.

Bu yıllar onun lisede gördüğü resmin daha da netleşmesi anlamına gelmesi demek oluyor. Amerikan basketbolu için ne yeteri kadar hızlı ne yeteri kadar güçlü ne de yeteri kadar çabuk olmadığını kabullenmek zorunda kalıyor. Yine de bir ümit draft edilmeyi beklese de beklentisi gerçek olmuyor. Artık hayatını basketbol üzerinden kazanmak zorunda ve buna bir yerden başlayabilmek için Litvanya’ya geri dönüyor. Küçüklüğünden beri büyük bir Zalgiris Kaunas hayranı olsa da Avrupa’ya döndüğünde teklif ona Rytas ekibinden geliyor. Üstelik ilk beşteki yeri garanti bir pozisyonda, 22 yaşında yeni kariyerine başlıyor. Onun için önemli bir başlangıç çünkü takımının lideri olma şansını elde ediyor. Hayatı boyunca bu rol için yaşayan, bu rolü isteyen Saras için o anlardaki en iyi fırsat olarak önüne geliyor.

Artık basketbolu bir meslek olarak görmeye başlayan Saras idman frekansını arttırıyor, izin günlerinde bile salondan çıkmıyor. Belki ilk senesinde Euroleague’de değil ama Saporta kupasında oynama şansı elde ediyor. Oynadığı 12 maçın 11’inde çift haneli sayı üretip 4 kez 20 ve üzeri sayı kaydediyor.

Başarılı geçen sezonun ardından asıl sıçramayı yapacağı Olimpija Ljubljana serüveni başlıyor. O zamanların en büyük koçlarından biri olan Zmago Sagadin ve yardımcısı Neven Spahija, Fransa’da oynanan Avrupa Şampiyonasında onu izleyip transferine karar veriyorlar. Aynı dönemde Fenerbahçe de 300.000$ lık bir teklif koyuyor masaya, ancak Saras, Euroleauge’de oynamayı , kariyeri boyunca yaptığı gibi, paraya tercih ediyor.

Harika bir sezon yaşıyor Saras Slovenya’da. Barcelona ile eşleşecekleri Top8 turu için Olympiacos ile oynadıkları bir maçta 7/7 üçlük ile 30 sayı kaydediyor. Sonrasında 3 maçlık seride Barcelona’ya elenip F4 yapamıyorlar ama Saras’ın aklındaki en büyük hedef olan Barcelona kapısı bu seri ile ardına kadar açılıyor.

Küçüklüğünden beri palmiye ağaçlarının da etkisiyle aşık olduğu şehir olan Barcelona ona transfer teklif edince, menejerinin daha iyi teklifler gelebilir biraz daha bekleyelim önerisini bir saniye bile düşünmeden reddedip Barcelona’ya imzayı atıyor.

O yaz Olimpiyat Oyunlarında milli takım formasını giyen Saras efsanevi bir ABD maçı oynuyor. Gary Payton, Kevin Garnett, Vince Carter ve Michael Jordan’dan sonra Saras’ın en favori oyuncusu olan Tim Hardawayli ABD takımına karşı yarı final maçına çıkıyor. NBA’in en iyi savunma oyuncularından biri olarak gösterilen Payton’ın savunmasına rağmen 27 sayı atıyor. Maçın sonlarında maçı kazandıracak atış da Saras’ın eline geliyor ama kötü bir atışla bu şansı değerlendiremeyip final yerine üçüncülük maçına Avustralya karşısına çıkıyorlar. Bu maç ile bronz madalyayı kazanıp annesinin beklediği madalyayı eve götürmenin mutluluğunu yaşıyor.

 

Yeni sezona başlamayı iple çeken Saras hem âşık olduğu şehre hem de hayranı olduğu Barcelona sezonu için büyük heyecan duyuyor. Reneses yönetimindeki Barcelona o seneyi çok da başarılı geçirmemesine rağmen Barcelona yönetimi ona 2 yıllık yeni bir kontrat öneriyor. Üstelik Reneses’in ona verdiği özgürlük ve takım liderliği, onun istediği ortam olduğunu ve burada devam etmek istediğini kendine kanıtlıyor. İkinci senesinde de Barcelona takım olarak bir başarı elde edemiyor ve bir sonraki sezon F4’un Barcelona’da yapılacak olması takım yönetimini şampiyon olmak için yatırım yapmaya itiyor. O dönemin en sert ama kazanankoçlarından biri olan Pesic takımın başına getiriliyor.

 

Pesic’in gelmesiyle birlikte Obradovic’in Panathinaikos’unda inanılmaz bir sezon geçirip Euroleague şampiyonluğunu alan Dejan Bodiroga’yı da transfer ediyorlar. Onun haricinde yapılan Femerling ve Fucka transferleriyle de Barcelona evinde oynanacak F4 öncesi ihtiyacı olan kadroyu kuruyor.

Pesic ile Saras’ın arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Ancak Saras kazanmak istiyordu ve onu kazanmaya götürecek en doğru adam da Pesic idi. Ne derse yaptı, kendi çizgisinden çıktı. İstediği basketbolu oynamamasına ve hâttâ oyundan zevk almamasına rağmen kazanmaları yeterliydi. Bodiroga önderliğinde kazanarak yollarına devam ettiler.

Bütün sezon boyunca gayet iyi oynayan Saras F4’dan önce heyecandan 1 hafta boyunca doğru dürüst uyumuyor. Tansiyonu çıkıyor, titremeler artıyor, kalp atışları iyice yükseliyor ve sahada hayalet gibi dolaşıyor. CSKA maçında 2/12, final maçında Benetton’a karşı ise 1/6 ile berbat performanslar sergilemesine rağmen Fucka ve Bodiroga önderliğinde Barcelona kupaya uzanıyor.

Sezon sonu ise hâlâ konuşulan bir olay ile bitiyor. F4’da çok kötü oynayan Saras, Kral kupasını kazanmış olmaları ve lig şampiyonluğunu da alırlarsa üçlemeyi tamamlayacak olmaları nedeniyle tüm gücüyle maçlara asılıyor. Hem kupayı kazanmak hem de Pesic’in takımda onu tutması için yorgun Bodiroga’nın da eksikliğini kapatacak bir performans sergileyip şampiyonluğu getiriyor ve yanında MVP ödülünü kazanıyor.

Buna rağmen Pesic onu takımda istemiyor çünkü kafasında takıma Vlado Ilievski’yi getirmek var. Son üç senelik kontratlarında 800-850-900 $ kazanan Saras’a 400k $ teklif ediyorlar. Aslında menejerinin de söylediği kadarıyla Saras’ı artık istemiyorlar ve kabul edemeyeceği bir teklif sunuyorlar. Ücretini düşürmeye hazır olan Saras ise takımdan ayrılmak istememesine rağmen yapacak bir şey olmadığını anlıyor. Sonrasında bir basın toplantısı yapıp şöyle diyor “Pesic bugün ne söylerse söylesin, umurumda değil. Ona kızgınım çünkü bana karşı dürüst olmadı. Barcelona’da Euroleague şampiyonluğu yaşadığı oyuncusuna seni takımda istemiyorum diyemedi. Başka bir yol denedi, basına gitti ve ‘Saras takımda kalmak için çok fazla para istiyor’ yalanını yazdırdı”

 

Barcelona’yı evi gibi gören Saras bunun üzerine depresyona giriyor. Bu dönemde bir çok teklifi de kaçırıyor. Sonunda Maccabi için başlarda tedirgin olmasına rağmen, gelen teklifi kabul edip İsveç’de oynanacak Litvanya için tarihi Avrupa Şampiyonasında milli takım formasını giyiyor. 1939’dan beri Avrupa Şampiyonu olamayan Litvanya , finalde İspanya’yı yenerek  Saras’ın önderliğinde şampiyonluğa uzanıyor. Hem Euroleague hem de Avrupa Şampiyonu olan Saras, Tel Aviv’de krallar gibi karşılanıyor.

Harika iki sezon ve arka arkaya 2 Euroleague şampiyonluğu, ikincisinde F4’un en değerli oyuncusu ödülü  ve Euroleague tarihinde 3 yıl arka arkaya şampiyon olan tek oyuncu ünvanı. Kariyeri zirve yapan Saras için biten sözleşmenin ardından artık tek öncelik vardır: NBA

Bir çok teklif ve öneri geldi Saras’a. Utah Jazz, Portland Trail Blazers aslında Saras’ın istediği ilgiyi ona gösterdiler. Ancak daha iyi bir takım, daha çok kazanabiliceği bir takım arayışında idi. Cleveland ve Indiana arasında gidip gelirken, Larry Bird ve Rick Carlise onu en çok mutlu eden teklifi yapıp Indiana’ya imza atma konusunda ikna ettiler. Ayrıca, 3 yıl için 12M $ tutarındaki kontrat da hiç fena değildi.

 

Bu defa NBA’de başarılı olacağına çok inanıyordu Saras. Amerikalılara ispatlaması gereken bazı şeyler vardı fakat işler yine yolunda gitmedi ve ilk sene sonunda Don Nelson’un Golden State’ine takas oldu. İlk başta çekici gelen bu transfer sonrasında Don Nelson’un bir konuşmada Saras’a “seni 3. oyun kurucu olarak görüyorum” cümlesinden sonra motivasyonu düşen Saras için yine istediği gibi sonuçlanmayan bir NBA macerası oldu.

Tekrar Avrupa’ya dönmek isteyen Saras’ın önünde yine 3 teklif vardır. Çok para teklif eden CSKA ve Olympiacos’un yanında Zeljko Obradovic’in Panathinaikos’u. Genelde seçimlerinde ne kadar para almayacağına bakmayan Saras, Obradovic ile çalışmak için Yoncalara 3 yıl sürecek imzayı atar.

İlk yılında çok da başarılı olamayan Panathinaikos, ikinci yılında Diamantidis, Spanoulis ve Saras üçlüsüyle şampiyonluğa ulaşır. Ve Saras 3 farklı takımda 4. şampiyonluğuna uzanır. Sonraki sene ise artık 34 yaşına gelmiş Saras için pek de iyi geçmez. Diz sakatlığı nedeniyle bir çok maçta yer alamaz. Bir çok müdahale ve tedavi olur ama yine de verimli bir yıl geçiremez. Sezon sonunda çok istemesine rağmen yeni bir kontrat gelmez ve takımdan ayrılmak zorunda kalır.

 

Artık tek hedefi evine dönmek ve Zalgiris de oynamaktır ancak klübün Rus başkanı Ramanov Saras’ı istemiyordur ve kapılar ona kapılıdır. Sezon başlamıştır ve herhangi bir takım ile henüz anlaşma yapmamışken Rytas’dan bir teklif gelir ve başladığı yere dönmek artık kaçınılmazdır.

Tek bir şart koyar sözleşmeye, eğer bir Euroleague takımından teklif gelirse ayrılacaktır ve bu teklif Fenerbahçe’den gelir ve sezonun ortasında onu takımına çağıran Neven Spajiha’nın takımı Fenerbahçe’ye imza atar. O sırada Efes’te oynayan ve Saras’ın çok yakın arkadaşı Nikola Vujcic onun Fenerbahçe’ye geleceğini duyduğunda eşine “Saras Fenerbahçe’ye geliyormuş, sanırım bu sene şampiyonluk primi alamayacağım” demesi Saras’ın kendi için aldığı en büyük övgülerden biri olmuştur.

Fenerbahçe ile harika bir başlangıç yapar, Top16 turunda ilk 3 maçta 3 galibiyet alıp Play-off turuna kalmak için herkesin favorisi olarak gösterilirler. Ancak 4. maçta deplasmanda Zalgiris’e herkesin grip olarak çıktığı maçta 1 sayıyla yenilirler. Sonrasında gelen Olympiacos ve Valencia yenilgileri büyük bir hayal kırıklığı içinde Euroleague’e veda etmeleri anlamına gelir. O sezon aldıkları kupa ve lig şampiyonluğu ise başarılarına eklenir.

Bir sonraki sezon artık 35 yaşındaki Saras’ın yeniden Panathinaikos’a imza atması aile dahil birçok kişi tarafından şaşkınlıkla karşılanır ancak Itouidis ve Obradovic ile arası çok iyi olan Saras için düşük bir ücret dahi olsa bu imza çok değerlidir. 5 maçlık Maccabi serisinden sonra yine F4 yapmalarına rağmen İstanbul’daki finallerden elleri boş dönerler.

 

Sezon sonunda Saras için çok ilginç bir şey olur. 13 yıllık Panathinaikos kariyerini bitiren Obradovic’in boşalttığı koçluk koltuğunu Saras’a teklif ederler. Bunu büyük bir şaşkınlıkla karşılayan Saras için bu büyük bir onur olmakla beraber kabul edilebilecek bir teklif değildir. Öncelikle daha oynamak istiyordur ve ayrıca Obradovic’ten sonra koçluk yapmak mı? Cevabı; kesinlikle hayır olur.

Ancak yine işler Saras için çok iyi gitmez ve Pascual’ın Barcelona’sı ona bir teklif yapar. Tekrar Barcelona’ya dönmek Atina’ya dönmekten bile çok daha çekicidir. Yine iyi bir sezon yine F4 ve yine 2 yenilgi ile sezonu bitirir.

Artık emekli olmak üzeridir ancak tüm kariyeri boyunca bir araya gelemeyen sevgililerin artık son yılında birleşmesi gerekiyordur ve bu birleşme nihayet gerçekleşir. Saras son imzasını Zalgiris Kaunas’a atar. Bu uzun ve harika başarılar ile dolu kariyer Saras için bitmesi gerektiği yerde bitecektir.

Bu kadar önemli bir kariyeri daha kısa anlatmak pek mümkün değildi. Şimdi sıra sahadaki Saras’a geldi.

Bundan sonrası tamamen şahsi duygu ve fikirlerimden kaynaklıyor ve tamamen sübjektiftir, önden duyurulur.

+Avrupa basketbolu benim için iki isimden oluşur. Zeljko Obradovic ve Sarunas Jasikevicius. İkisi de benim için sadece iyi spor adamları değil aynı zamanda basketbol tutkusunun tanımıdır. Konumuz Saras ondan devam edelim.

Onu sahada ilk izlediğimde gördüğüm şey ne kadar çok konuştuğu idi. Basketbol oynarken bu kadar çok konuşan biri daha gelmemiştir sanırım parkeye. Sahada o kadar büyük bir liderdi ki, herkese her yapması gerektiğini söylerdi. Bu bazen koça müdaheleye bile dönerdi. Kaybetmeye hiç dayanamazdı.  Yenilmekten nefret ederdi. Kazanmak için sahada herşeyini vermeye hazırdı. Onu tanımlarken ilk bahsedilmesi gereken özelliği olarak bunu söylemek lâzım.

Basketbolunu anlatırken de akla ilk gelen tabi ki pick&roll oynatma becerisiydi. Cemal Nalga’nın bile her maçta 20 li sayılarda skor atmasını sağlayacak kadar uzmandı bu konuda. O kadar doğru zamanda o kadar iyi bir noktaya pası verirdi ki, bitiren uzunlar bazen bu kadar kolay bir atışa nasıl geldiklerini anlayamazlardı.

Hiçbir zaman takımın yıldızı olmaya çalışmadı, lideri olmak istedi. O gün takımda kim iyiyse topu ona teslim ederdi, ancak eğer şutu atanın kendisi olması gerekiyorsa o gün 30 ve üstü sayı atardı. Hiçbir zaman harika bir şutör olmadı ya da inanılmaz bir skorer. Ancak eğer onu kızdırırsanız, ya da bir derse ihtiyacınız varsa durdurulamaz bir skorere dönüşürdü.


Her çalıştığı koçun saygı duyduğu bir saha görüşüne sahipti. Obradovic bile ona bir gün maç ortasında “Şimdi ne yapmalıyız Saras ?” diye sormuştu. Gerçi aldığı cevabı uygulamamıştı ama bunu duymak bile yetmişti ona.

Beraber oynadığı bütün oyunculara basketbolu keyifli hale getirirdi. Rakipler için ne kadar sinir bozucu ise takım arkadaşları tarafından o kadar sevilirdi. Hakemler mi? Onları hiç sormayın J

 

Hep inandığı şeylerin peşine gitti Saras. Kariyerinde de özel hayatında da. Onu seyredebilmiş şanslı kesime dolu dolu hatıralar bıraktı. Şimdi herkesin ondan beklediği şeyi yapıyor; Koçluk. Bu kadar büyük bir tutku, bu kadar büyük bir kazanma arzusu ve bu kadar geniş bir basketbol bilgisi onu büyük bir koç yapacaktır.

Vladimir Stankovic onun için şöyle demişti: “Eğer birinin eline basketbol topunu alıp başkasına “bu oyun böyle oynanır” deme hakkı varsa, o kişi Sarunas Jasikevicius’tur“

Oynadığı tüm takımların taraftarları tarafından çok sevildi Saras. Onlarla bir bağ kurma konusunda çok başarılıydı. Sadece basketbolu ve performansı ile değil, tutkusuyla hatta gülümsemesiyle herkesin sevgisini kazanırdı. Hatta rakiplerinin bile nefretinin yanında saygısını bu kadar kazan çok oyuncu gelmemiştir.

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak Fenerbahçe formasıyla görmek istediğim tek oyuncu Saras tek koç Obradovic idi. İkisini de görmüş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Artık tek bir talebim kaldı, o da Obradovic’ten sonra takımın başında Saras’ı görmek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir