İz Bırakanlar 6 – Artūras Karnišovas

Nisan 1971. SSCB’nin Baltık Denizi kenarında yer alan şirin şehirlerinden biri olan Klaipeda’da, oradan yetişen bir basketbolcu olan Mykolas Karnisovas’ın eşi ona ve dünyaya bir oğlan çocuk hediye eder. Baba Mykolas popüler isimlerden biri olan Arturas ismini koyar çocuğuna. Her ne kadar şehrin kendi basketbol takımı olsa da o dönemde ve günümüzde de Litvanya basketbolunun kalbi iki şehirde atmaktaydı, Kaunas ve Vilnius. Buna rağmen Klaipeda’da doğan büyüyen ve Litvanya basketboluna damga vuran Arvydas Macijauskas, Saulius Stombergas, Tomas Delininkaitis, Eurelijus Zukauskas gibi isimler vardı. Baba Mykolas ise – sonradan oğlu Arturas’ın da tercih edeceği gibi – kariyerine Statyba Vilnius’da devam etti. Öyle ki 1997’de kapanan kulüp tarihinde oynayan ilk ve tek baba oğul oldular. Statyba bir dönemin en önemli kulüplerinden biri. Bünyesinden Dainius Adomaitis, Jonas Kazlauskas ve bir Litvanya efsanesi olan Sarunas Marciulionis çıkmış bir kulüp. Arturas Karnisovas’da liseyi bitirdiği seneye kadar Statyba forması giymişti.

 

Arturas’ın liseyi bitirdiği sene SSCB’de işler karışık. Şarkı devrimi** tüm Baltıklar’ı sarmış durumda ve özgürlük ateşi hiç yanmadığı kadar güçlü bir şekilde yanıyor bölgede. İşte bu ortamda oynanan 1990 Dünya Şampiyonası sırasında Sarunas Marciulionis, P.J Carlesimo’ya Karnisovas’ı almaları konusunda telkinde bulunuyor. Carlesimo o sıralar Seton Hall Pirates coachu. Böylece – o dönem henüz resmi olarak dağılmadığı için -Arturas Karnisovas NCAA’de oynayan ilk SSCB’li oyuncu ünvanını da almayı başarıyor. Başarıyla geçen 4 sene içerisinde Karnisovas oyunuyla büyüyor. İki kere Big East konferansını kazandırıp, arka arkaya dört kere NCAA Turnuvası’ına takımını sokmayı başarıyor.

1992’de tarihinde ilk kez olimpiyatlara katılan Litvanya Milli Takımı’nın en genç üyelerinden biri olmuştu Karnisovas. Liseye başlayacağım yazdı. Bizim evde olimpiyat ayrı bir coşku ile seyredilirdi. Hepimizde Naim kaç dünya rekoru kıracak merakı var ama diğer vakitler TV başında oturup deli gibi tüm müsabakalara bakıyordum. SSCB’nin dağıldığını biliyordum hayalimde ise iki sene önce Sabonis’li Volkov’lu SSCCB’yi dağıtan Yugoslavya’yı Petrovic’i TV’den rahat rahat izleyebilmek var. O yıla kadar ABD profesyonel sporcularını bu tip oyunlara getirmiyordu. Sonra Yugoslavya’nın olimpiyatlara katılamayacağı haberini duydum. Hayallerim yıkılmıştı ama bu esnada Dream Team’in ’92 Barselona olimpiyatlarına geleceği açıklandı. Litvanya takımının ilk maçını izlediğimde “e Sovyetler Birliği komple buraya geçmiş” diye bir yorum yapmıştım. O Litvanya takımı her ne kadar kaybetse de ABD karşısında muazzam bir mücadele sergilemişti. O maçtan akıllarda kalan en önemli şey ise maç devam ederken bir Litvanyalı oyuncunun kenardan maçı çekmesiydi. İşte o kayıdı yapan oyuncu Arturas Karnisovas idi. Tüm dünya basınına saha içindeki performansından ziyade bu görüntüsüyle haber olmuştu. (Videoda 5.28’de o ölümsüz an mevcut ). 1992 ve 1996’da bronz madalya kazanan Litvanya

Harika kolej kariyerine rağmen 1994 draftı onun için hayal kırıklığı ile sonuçlandı. 1990’lı yılların başı NBA’in yeni yeni Avrupa’lı oyunculara ısındığı bir dönemdi. Hâliyle o dönem en gözde olan isimler kendine yer buluyordu NBA’de. Divac, Kukoc, Radja gibi. Karnisovas’a sıra gelmemişti. Kimbilir şu anki scout sistemi o zamanlar olsa Karnisovas muhtemelen kolejde geçirdiği ilk yılın ardından ilk 10 içerisinde draft edilirdi.

 

NBA hayali olmayınca Karnisovas’ın yolu Avrupa’ya düştü. Artık SSCB yok Litvanya bağımsızlığını ilan etmiş ve güçlü bir şekilde ayakta kalmaya çalışan bir ülke. Basketbol bu konuda Litvanya’nın en büyük silahı. Avrupa kariyerine Antoine Rigaudeau’nun da oynadığı Cholet’de başladı. Avrupalı scoutlar NBA’deki meslektaşlarının aksine Cholet ile yaşadığı Fransa şampiyonluğunun ardından ondaki potansiyeli anladılar hemen. 1995 Barcelona yıllarının başlangıcı oldu Karnisovas için. Şampiyonluk serisine bir sene ara veren Arturas 1996 yılında hem şampiyonluğa hem de Avrupa’da yılın oyuncusu ödülüne ulaştı.

Benim yaş grubu hatırlar, henüz ULEB-FIBA savaşı yok. 1996 yılında FIBA NBA All Star’a öykünerek Eurostars diye bir organizasyon düzenledi. Doğu ve Batı Karması olarak ayrılmıştı sporcular. Abdi İpekçi’de düzenlenen turnuvaya tüm Avrupa’dan dev isimler geldi. Rebraca, Milic, Rivers, Naumoski, Fassoulas, Bazarevich ancak İspanyol Federasyonu o sene için bu organizasyona katılmayı reddetmişti. O yüzden Karnisovas’ın gelmemesine bozulmuştum. Muhteşem isimleri bir arada izlemiş olmama rağmen o dönem bende bir Karnisovas takıntısı vardı. Hâlâ dün gibi hatırlıyorum Eurostars’ı, üç sayı finalinde Delaney Rudd’ın yenilmesi imkansız diye gördüğüm Vasily Karasev’i alt etmesi, rahmetli McRae’nin smaçları 17 yaşındaki bir delikanlı için inanılmaz bir hafta sonuydu. Bir sene sonra İspanyol federasyonu inadından vazgeçerek Eurostars’a katılmayı kabul etmişti. Zaten 97 senesinin MVP’si de Karnisovas olmuştu.

Çok iyi hatırlıyorum o zamanlar sadece Ülker ve Efes Pilsen vardı . Evimiz o zamanlar Abdi İpekçi’ye yakın olduğu için her maça giderdim. Karnisovas’ın kaç maçta canımızı yaktığını ben hatırlamıyorum, o kadar çoktu yani. Hatta maçı izlerken şimdi Karnisovas çıkar kel alaka iki tane üçlük atar bitirir dediğim ve onun da yapmışlığı çoktur. Benim jenerasyon için Litvanya milli takımı bir külttü. Hatta 2006 Dünya Şampiyonası’nda onları yendiğimiz zaman Dünya Şampiyonu olmuş kadar sevinmiştim. Uzun ama fundamentali yüksek ve bilekleri çok düzgün olan şutör oyunculara dayalı bir takımdı Litvanya. Şimdi neredeyse olmazsa olmaz olan bu özellikler o dönem nadir bulunuyordu. O zamanlar 2.05 boyunda birinin top sürüp oyun kurup üçlük atması pek rastlanan bir şey değilken Litvanya takımında bunu yapabilen birden fazla oyuncu vardı.

Karnisovas Avrupa macerasına bir sene Olympiacos’da devam etmeye karar verdi. Yanlış hatırlamıyorsam Dusan Ivkovic’in takım başındaki ilk senesiydi. 17 sayı ortalaması ile takımın en skoreri olmasına karşın o sene ligi 3. sırada bitirirdiler. 1998 yazında rotasını İtalya’ya çeviren Karnisovas, o zamanki adi Winnington Group Bologna olan ama bizim Teamsystem Bologna olarak bildiğimiz takıma transfer oldu. Fucka, Chiacig, Myers, Mulaomerovic ve Marko Jaric’in olduğu kadroya eklendi. Tam bir rüya takım gibi olmalarına karşı Karnisovas’ın oynadığı iki sezonda bir F4 dördüncülüğü elde ettiler. Milenyum ile birlikte Karnisovas ilk göz ağrısı olan Barcelona’ya geri döndü. Bu dönüşünde sakatlıklarla çokça boğuşmasına rağmen sağlıklı geçirebildiği 2000-2001 sezonunu İspanya’da lig ve kupayı kazanarak tamamladı. 2001-2002 sezonunda ise sakatlıklar bir türlü yakasını bırakmadı ve o sezon sonunda basketbolu çok erken sayılacak bir yaşta bırakmaya karar verdi.

Oyunculuk kariyerinin aksine basketbolu bıraktıktan sonra NBA ile sıkı ilişkileri oldu Karnisovas’ın. 2003’de NBA basketbol operasyonları merkezi için çalışmaya başlayan yıldız oyuncu, beş sene Rockets için uluslararası scoutluk yapmasının ardından 2013’de Yardımcı Genel Menajer olarak Denver’da işe başladı. Şu an hâlen Denver Nuggets’ın GM koltuğu kendisine emanet. Özellikle Avrupa’da bulunan yetenekleri keşfetmesi onu başarılı kılan en önemli özelliklerden biri. 2. tur 41. sırada seçtiği Nikola Jokic’in bugünkü performansı, Karnisovas’ı NBA’in en saygı duyulan GM’lerinden biri yaptı.

 

** ŞARKI DEVRİMİ NEDİR

 

16 Ekim 1988’de yaklaşık 300.000 Estonya’lı Tallin’de toplanarak Mu Isamaa ( Vatanım ) şarkısını söyleyerek Sovyetler Birliği’ne karşı direnişi başlatmıştır. Daha sonraki zamanlarda bu direnişe Letonya ve Litvanya’da katılmış; Tallin, Riga ve Vilnius’u kapsayan yaklaşık 600 kmlik bir hat boyunca insanlar el ele tutuşarak ve şarkı söyleyerek dünyanın en güzel devrimlerinden birine imza atmışlardır. 11 Mart 1990 tarihinde bağımsızlığını ilk ilan eden ülke Litvanya olmuştur. Sovyetler Birliği’nin yaklaşık 10 ay süren Litvanya’yı ekonomik olarak izole etme çabaları 11-13 Ocak 1991’de sokak çatışmasına dönmüş ve çıkan olaylarda 14 Litvanyalı hayatını kaybetmiştir. Uluslararası baskılar sonucunda Sovyet Askerleri Litvanya’dan çekildi ve Litvanya’nın bu mücadelesi diğer Baltık ülkerine de bağımsızlığın kapısını açtı.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir