11 DEV 1 DELİ ADAM
2011 Yılının Şubat ayı, Fenerbahçe Ülker, Beşiktaş Cola Turca ile Spor Toto Türkiye Kupası final maçına çıkıyor. Neven Spajiha yönetiminde harika bir sezon geçiren Fenerbahçe’de daha önce Engin Atsür ve Gasper Vidmar, geçirdikleri sakatlıklar nedeniyle sezonu kapatmışlar. Bu kupa serüveninde de herkesin dileği‘başka bir sakatlık çıkmasın da kupa çok önemli değil’ idi.
Maçın son periyodunun sonları35 yaşındaki Mirsad acı içinde yere bırakıyor kendini. Acilen hastaneye götürüyorlar. Yapılan kontrollerden sonra yan diz bağlarının koptuğu ortaya çıkıyor. Herkesin ortak fikri, bu sakatlık onun basketbol hayatının sonu olacak. İyileşmesi ve dönmesi çok zor; dönse bile tüm kariyeri boyunca mücadele ve güç ile oynamış bir oyuncu için artık verimli bir basketbol oynayabilmesi imkânsız olacak.
Yaklaşık bir sene sonra,2012 yılının Ocak ayında Euroleague’de bir Top 16 maçıyla sahalara dönüyor Mirsad. 20 dakikaya yakın sahada kalıyor ve 12 ribaund alıyor. Ardından oynadığı 3 maç ile birlikte toplam 46 ribaund alıyor, maç başına 11.5 ribaund.
Sonrasında verdiği bir demeçte ise şöyle diyor Mirsad: “Geçen yıl sakatlandığımda birçok kişi artık dönemez dedi. Yaş olarak baktığında haklı olabilirler ama ben Mirsad’ım. Yıllarca çok çalışarak iyi bir kariyer yaptım. Bu kariyerin bir sakatlıkla bitmesine izin veremezdim, vermedim. Yazın günde 9-10 saat çalıştığım oldu. Aydın Ağabey, teknik ekip, yöneticilerimiz de bana inandı, destek verdi ve yeniden döndüm. Hırs benim karakterim. Ben buyum.”
7 Haziran 1976, Mirsad Jahovic, Novi Pazar, Yugoslavya. Sonrasında 1991 yılı, Türkiye, Efes Pilsen ve Mirsad Türkcan. Başarılar, hayranlar, sevenler ve nefret edenlerle dolu bir basketbol kariyeri. Nasıl bir kariyer bunun detaylarına gireceğiz ancak tek kelime ile özetle deseler, ‘İz Bırakan’ denebilecek bir basketbolcu idi Mirsad Türkcan.
Efes Pilsen seçmelerine ilk girdiğinde hırsı ile Aydın Örs’ün dikkatini çekmeyi başardı ve kendine genç takımda yer buldu. Çok kısa süre içinde A Takıma yükseldi. Efes Pilsen ile 4 yıl geçirdikten sonra Houston Rockets tarafından 1.tur 18.sıradan draft edildi. Houston onu hiç oynatmadan takasla New York’a gönderdi. Sabırsızlığı, hazırlıksızlığı ve özensiz konuşmaları nedeniyle 1 sene içinde Avrupa’ya geri döndü. Sezon başında takastan önce Houston kadrosunda yer alan Charles Barkley’i kesip ilk beş oynayacağını iddia etmesi, takastan sonra New York’un o zamanlarki koçu Jeff Van Gundy’e, ‘senin 3 numaran yok, beni kullan’ demesinin ardından koçtan ‘Seni 3 oynatırsam beni kovarlar’ cevabını alması, aslında onun zihinsel olarak o seviyelere hazır olmadığının işaretleriydi.
Avrupa’ya döndükten sonra ilk senesi Efes Pilsen ve Racing Paris Basket arasında geçti. Bunun ardından transfer olduğu CSKA ile bir Euroleague Efsanesi olma yolu ona açıldı.
2001 yılında CSKA’ya transfer olduğunda Rusya’ya giden ilk Türk oyuncu yine o olmuştu. Çok iddialı bir kadrosu olmayan Rus ekibi normal sezonu 8 galibiyet 6 mağlubiyet ile tamamlamış. ardından Top16’da 3 galibiyet 3 mağlubiyet ile play off göremeden elenmiş olmalarına rağmen, Mirsad normal sezon 18.5 sayı 13.9 ribaund ortalamalarıyla bitirerek MVP ödülünü aldı. Aynı sezonda 5 kere 15 ve üzeri 1 kere de 20 ve üzeri (23) ribaund alıp tam 7 kere 30 ve üzeri verimlilik puanları yakaladı. Ancak bir Buducnost maçı var ki tarihe geçen en iyi iki performansından biri sergilediği bu maçı belirtmeden geçmek ona büyük haksızlık olur. 35 dakika sahada kaldığı karşılaşmayı 27 sayı, 23 ribaund ve 43 verimlilik puanı ile bitirmişti.
2002 Yılında ise Ergin Ataman yönetimindeki Siena’ya transfer oldu. Yine efsane bir performans gösterdi; tüm sezonda 14.6 sayı, 11.8 ribaund ortalamaları ve yine 43 verimlilik puanı yakaladığı Panathinaikos maçı.
Ve sonrasında yine CSKA, arkasına birleşmeden önce Ülker ve devamında Fenerbahçe Ülker ile birçok maç, birçok iz bırakan performansını izledik. Euroleague’de 9 kere en iyi ribaundçu ödülü, MVP ödülleri, 1000 ribaunda ulaşan ilk oyuncu, Final 4’lar, Türkiye Ligi şampiyonlukları, Euroleague’de 129 maç ve bunun 50’sinde double double istatistikleri. Saymakla bitmeyecek başarılar ve 2017 yılında Euroleague Efsanesi ödülü.
2.06 boyunda idi Mirsad Türkcan. Modern uzun forvet anlayışının ilk örneklerindendi. Herkes zaten onun ne kadar iyi bir ribaundcu olduğunu bilir. Ona nasıl bu kadar çok ribaund aldığını ve sırrının ne olduğunu sorduklarında verdiği cevap ‘Önce ribaundu istemelisiniz; yer tutma, mücadele, zamanlama, zıplama hepsi sonra gelir ‘ oluyordu.
Sadece iyi bir ribaundcu değildi tabii ki. Çok çalıştığı dış şutlar sayesinde boş üçlükleri gayet yüzdeli sokmaya başlamıştı. Özellikle yaşı ilerledikçe sayısı artan bu şutları o kadar seviyordu ki bazen hücum ribaundunu alıp topla yayın gerisine geçip üçlük bile atıyordu.
Onu seyreden ve tanımlayan herkes ribaund özelliği ile birlikte bitmek bilmeyen hırsından bahseder. Seyirci ile beraber oynayıp her basketinde her ribaundunda sanki maç topuymuş gibi sevinen ve seyircileri de maçın içine çeken bir oyuncuydu.
Mücadeleyi seven bir oyuncuydu demek az kalıyor ona, o daha çok ‘savaşçı’ olarak tanımlanabilir. Yiğiter Uluğ’un ’12 dev adam’ sloganı yeni çıktığı zaman onun için söylediği ’11 dev 1 deli adam’ sözü onu tanımlamamıza yardımcı olacaktır. Bu savaşçılığı bazen başına fazlasıyla iş de açmıştır. Efes maçında Haislip ile yumruk yumruğa kavgası herkes tarafından hatırlanır.
Mirsad’ı anlatırken sadece iyi bir geçmişten bahsetmek mümkün değil. Onunla ilgili çokça konuşulan birkaç konudan da bahsetmezsek onu eksik anlatmış oluruz. Birçok kişi onun çok bireysel oynadığını hatta sadece kendi istatistiklerini düşündüğünü söylemiştir. Hatta Aydın Örs bile ‘Mirsad maç içinde aldığı ribaundları sayacak kadar takıntılıdır’ bile demişti.
Asıl bu kendine ve istatistiklerine oynuyor eleştirileri 2005 yılının Eylül ayına dayanıyor. Avrupa Basketbol Şampiyonası oynanıyor. Turnuvanın ikinci maçında Bulgaristan ile karşılaşıyoruz. Herkes galibiyetten emin ancak maç uzatmalara gidiyor ve uzatmaların son saniyesinde Bulgaristan hücumunda kaçan atışın ribaundunu Mirsad alıyor. Bulgarların faul yapacağını bile bile topu elinden çıkarmıyor. Kerem Tunçeri ile maç içinde küfürleşmeleri ile başlayan gerginlik, maçtan sonra Mehmet Okur’un “Mirsad zaten hep kendi istatistiklerine oynar.” açıklamaları ile devam ediyor ve bu olay sonrası Milli Takım kariyeri sona eriyor.
Bir de korkunç bir iddia var ki onun kariyerinde ağır bir leke olarak yer alıyor. 2009 yılı, Fenerbahçe-Efes play off final serisi oynanıyor. Çıkan söylentilere göre Mirsad bir sonraki sezon için Efes ile anlaşmış durumda. Seride Fenerbahçe 2-0 öne geçiyor. Bu maçın ardından Mirsad takım arkadaşı Ömer Aşık’a şöyle diyor : “Resmen yandım oğlum. Baksana şampiyon oluyoruz. Efes’e imza da atmıştım. Eğer biz şampiyon olursak Ergin Ağabey’i orada tutmazlar. Beni de almazlar. Gitti paralar.”
Bazı özellikleri çok konuşuldu Mirsad’ın; sigara içmesi , her maçtan önce dişlerini fırçalaması gibi. Birçok yanlışı da olmuştur, insanların kalbini kırdığı da. Onu sevmeyenleri veya sevmeyecekleri hiçbir zaman umursamadı. O bildiğini okumaya devam etti. Kanlar içinde de kaldı, dayak da yedi, küfür de yedi, ceza da aldı ancak hiçbir zaman savaşmaktan vazgeçmedi. Türk basketboluna da Avrupa basketboluna da adını yazdırdı. 6 numaralı forması Ülker Salonunda tavanda asılan ilk oyuncu o oldu ve Euroleague Efsane ödülü de kariyerinin en güzel ödülü olarak yerini aldı.
Onunla ilgili son sözü yine kariyerindeki en önemli insanlardan biri olan Aydın Örs’e bırakarak yazımıza son verelim: “Mirsad hiperaktif bir çocuktu. Kendi de söyler, haylazdı, yerinde duramıyordu. Disipline etmekte çok zorlandım o yüzden. Kendimle mücadele ettim. Kadro dışı bırakmayı düşündüğümüz bile oldu ama yeteneği, saha içinde ortaya koyduğu karakter tüm bu haylazlıklarının ötesindeydi. Bir şampiyondu, rekabet için yaşardı. Antrenörlük kariyerimde beraber çalıştığım en iyi 3-4 sporcu arasındadır. Hep söylüyorum, 17 yaşında Efes’teyken ben ona formayı vermek zorunda kaldım. Bugünün modern 4 numaralarına bakın, özelliklerini analiz edin. Mirsad 20 yıl önce o profildeydi. “