Dün gece maç başladığı vakit acaba diyen herkes maç sonunda vay canına diyordu. İlk çeyrek başlar başlamaz maça iyi girdi Fenerbahçe Doğuş fakat Baskonia daha ilk çeyrekte Euroleague Şampiyonu filan dinlemem ben diyerek Fenerbahçe’nin üzerine yüklendi. İlk çeyrekte yenilen 25 sayı kesinlikle Fenerbahçe’yi yansıtmıyordu. Baskonia 4/6 3 sayılık atış ile çizginin gerisinden Fenerbahçe’nin savunmasını darmadağın etti. İlk çeyrek adına en güzel şey ise Ahmet Düverioğlu’nun oyun performansı idi. Attığı 6 sayı ve savunmadaki başarılı hamleleri ile göz doldurdu genç uzun. Uzun demişken Jason Thompson’a değinmeden olmaz, gidişat iyi değil, oynadığı oyunun pek de bir önemi yok fakat Koç Obradovic’in onu oyun planlarında çok arkalarda gördüğünü anlamak için çok derin basketbol bilgisine sahip olmaya gerek yok. Hâlâ umuyor ve bekliyorum bir atak yapmasını ama zaman daralıyor ve saat tik-tak ediyor Jason Thompson için.
İkinci çeyrek ile beraber değişmeli savunmaya geçen Fenerbahçe kontrolü ele aldı ve James Nunnally ve Jan Vesely ikilisi ile öne geçmeyi başardı. 2/4 3 sayılık atış ve kalan tüm sayıların da pota altında gelmesi Fenerbahçe hücumu adına güzel, 0/4 3 sayılık ise Baskonia adına kötü istatistiklerdi. 3. ve 4. çeyreklerde ise Fenerbahçe oyunu elinde tutarak farkın kapanmasına müsaade etmeden maçı beklenenden çok daha kolay bir şekilde tamamladı.
Bu maçta en çok göze çarpan istatistik Wanamaker, Sloukas, Nunnally üçlüsünün aldığı 12 ribaund olsa gerek hele bir de Gigi Datome’nin 5 ribaundu eklenince ilk haftalarda yaşanan ribaund meselesi sanki dün akşam yok gibi idi. Bir diğer güzel istatistik değeri ise 23 asiste karşılık 11 top kaybı ile oynamış olmamız. Bugüne kadarki maçlarda top kayıpları can yakıyordu fakat dün gece özellikle 2. çeyrekte hiç top kaybı olmadan çeyreği tamamlamak Fenerbahçe adına güzel bir istatistik oldu. Sloukas’ın 6 asisti normal karşılanır fakat Jan Vesely’nin 6 asist yapmasına ne demeli? Vesely bu sene çok farklı zaten, takımın abisi rolünü istiyor ve bunun için çalışıyor. Sinirlerine hâkim olması lâzım ki oyunda kaldığı süre boyunca rakibine poster çektirme fırsatı tanısın. Melih’in aldığı dakikalarda hiç sırıtmadan oynaması beni mutlu ederken kullandığı şutlar sonrasında Obradovic’in hiç kızmamış olması da bir o kadar güzel. Demek ki Melih koçun aklında var ve onu hep kullanacak. Darısı Sinan Güler’in başına diyelim. Bobby yavaş bir şekilde adapte olmaya çalışıyor yeniden Euroleague’e ama işi kolay değil, henüz sertlik olarak hazır değil keza hız olarak da eskisi gibi olmadığı görülüyor. Bobby bu, benim ona güvenim tam, çalışıp çok daha iyi olacağına eminim.
7 maçtır kaybediyordu Baskonia deplasmanında Fenerbahçe, artık buna dur deme zamanı gelmiş ve çoktan geçmişti, senelerdir o sahada farklı mağlubiyetler almış olan takım dün akşam seyirci baskısına ve hakemlerin seyirci etkisi altında olmasına aldırmadan oyununu oynayarak kazanmayı bildi. Pota altındaki zaaf bu maçlık da Ahmet ile kapandı ama kafalarda soru işareti olan Jason Thompson için dün akşamki maç hiç de iyi olmadı. Koç’un bir planı elbet var fakat biz seyredenler hafiften bu konuda endişe emareleri göstermeye başladık zira hepimiz biliyoruz ki iyi bir pota altı olmayan takım Euroleague’i zor kazanır.
Haftaya Barcelona deplasmanında olacağız, zor maç ama her maç olduğu gibi konu Fenerbahçe Doğuş olunca karşı takım değil bizim ne yaptığımız. Biz oyunumuzu oynarsak bu ligde yenemeyeceğimiz takım yok. Barcelona ise mutlaka bizi yenerek seyircisine mesaj vermek isteyecektir.
Sevgiler,