Sevgili basketbolkeyfi okurları.. Sezonu, büyük şok yaşadığımız bir günün ardından ilk düşüncelerimi yazarak açmak istiyorum.
Büyük bir hayalin gerçek olduğu , Euroleague kupasının müzemize geldiği bir yıl geçirdik. Bu takım geçen sene yarım bıraktığı ama tüm üyelerinin söz verdiği EL şampiyonluğunu Fenerbahçe’ye dolayısıyla Türkiye’ye getirdi. En çok katkı verenininden en az katkı verenine kadar hepsine helal olsun. Belki bundan sonra daha çok sayıda kupayı kazanacak Fenerbahçe ama en değerlisi tabi ki ilk kupa olacak. O son ribaund ile başlayan hikaye Sinan Erdem’de rakiplerini eze eze yenerek kazanılan şampiyonluk ile son buldu. Bu da yetmiyormuş gibi kupayı kazandıktan sadece 3 gün sonra BSL play off turuna başlayıp hiç maç kaybetmeden Türkiye Ligi Şampiyonluğunu da kazandı bu takım. Bunlar yazması, konuşması kolay şeyler, Obradovic ve öğrencileri bize bunları gayet normalmiş gibi gösterdi. Gerçekte ise ancak hayallerimizde yer alabilecek kadar uzak başarılar.
Bu takımın tüm oyuncuları taraftarlarla bütünleşti, hepsini sevdik, kötü oynasalar da, şutları sokamasalar da , topları kaybetseler de onlar bizim çocuklarımız , kardeşlerimiz oldular. Hiçbirine hiçbir şekilde kızmayız , kızamayız. Başarılı oldukları için değil bu hislerimiz, sonuna kadar mücadele ettikleri için. Hiçbir maçı boş vermedikleri için. Ahlaklı ve karakterli sporcu nasıl olur herkese gösterdikleri çin.
Obradovic takımlarında genelde takım ön plandadır, oyuncular takımların önüne geçmezler, geçemezler. Ancak bu sene hem Bogdan hem de Ekpe diğer oyunculardan bir kaç adım önde gittiler hep. Bogdan’ın sakatlığı sırasında takım ne kadar tökezlediyse onun gelmesiyle o kadar seviye atladı.
Bogdan’ın favori girmediğimiz , neredeyse tüm EL camiasının galibiyet şansı vermediği play off taki Pana deplasmanlarında oynadığı efsanevi basketbolu hiçbir Fenerbahçeli unutmayacak. İki maçta da 35 er verimlilik puanı toplamanın dışında maçların en gergin anlarında rakibin tüm oyuncularına, 16 bin rakip taraftara ve tüm baskıya rağmen “Gerekirse bu maçı tek başıma alırım” edasıyla oynaması, en zor şutları sokması, rakip pivotlara blok yapması ve takımına 2 galibiyet getirmesi ile her zaman zihinlerimizde kalacak.
Artık bu iki oyuncuyu en azından şimdilik Fenerbahçe forması ile izleyemeyeceğiz. Bogdan 3 , Ekpe 2 sene boyuncu bu formayı her giydiklerinde hakkıyla terlettiler ve tüm Fenerbahçelilerin önce sevgisini ama ondan daha fazla saygısını kazandılar. Obradovic’in yönlendirmesi altında bu seviyelere çıkmış olmaları onların bunun için ne kadar çok özveri ile çalıştıklarının göstergesi.
Obradovic için de bu iki oyuncu çok özeldi. Herkes için söylemeyeceği şeyler söyledi bu iki oyuncuya. Mesela Ekpe için “Ben onun kadar zeki bir oyuncu hiç görmedim, her anlattığımı ilk seferde anlıyor ve harika uyguluyor. Kendini geliştirmeye bu kadar açık oyuncu her zaman bulunmaz.” demişti. Bogdan için de ” Bogdan sahada her şeyi yapıyor ama en önemli özelliği rakip savunmayı okuması. Bazen öyle kararlar veriyor ki topu ona bırakıp hiçbir şeye müdahele etmeniz gerekmiyor”. Çok zor beğenen bir coach’tan böyle kıymetli övgüler almak pek sık rastlanan olaylar değil.
Bogdan geçen sene NBA den aldığı teklifi geri çevirmişti. Yarım kalan işini bitirmek ve EL şampiyonluğunu kazanmak istiyordu. Sezon öncesinde onun NBA yapıp yapmayacağını konuşurken şu yorumu yapmıştım : Bir sene daha oynaması hem kişisel gelişimi açısından hem de alacağın kontratın büyüklüğü açısından çok daha doğru bir karar. Ve o bunun hakkını verdi. Harika bir sezonun ardından NBA’de bir çaylağın aldığı en büyük kontratı alarak Sacramento Kings’e transfer oldu. Sezon sonlarına doğru zaten sıkça çıkan bu transfer dedikodusu gerçekleşti. Şimdi orada onu başka bir mücadele bekliyor. Bu kadar büyük bir potansiyelin ve hergün kendini geliştirmeye çalışan bir sporcunun herhangi bir mecrada başarısız olmasını beklemiyorum. Ancak bu işin içinde biraz da kimya var. Bogdan ne kadar iyi olursa olsun, kendini ne kadar geliştirirse geliştirsin yine de takım kimyası ona uygun olmazsa belki de gerçek potansiyelini sergileyemeyebilir. Bunun yanında eğer bu kimya tutar ve takımdaki diğer oyuncular onu kabullenir hatta oyun lideri olmasına izin verirlerse işte o zaman NBA çok başka bir oyuncu izlemeye başlar.
Gelelim Ekpe’ye. Açıkcası büyük bir şaşkınlık içindeyiz Ekpe için. Onun gideceğini hiç düşünmüyordum, ne bu sene ne başka sene. Kendini bu kadar iyi hissettiği bir yerden gitmesi için bir sebep göremiyordum. Takımla, taraftarlarla, halk ile ülke ile bu kadar bütünleşmiş, bu kadar sevilen birinin gitmek için bir neden bulamayacağını düşünüyordum.
Ekpe geldiğinde 6.sıradan draft edilmiş ama NBA’de yaşadığı sakatlıkların da etkisiyle oldukça değer kaybetmiş bir oyuncuydu. Bunu bize 900k usd ye imza atmasından da anlayabiliriz. Bu nedenle onunla ilgili yazdığım yazıda onu bir ‘Kumar’ olarak nitelendirmiştim. O kumar fazlasıyla tuttu. Ekpe takımın bütün açıklarını kapatmakla kalmayan aynı zamanda Obradovic’in aklındaki oyunu oynayabilmek için kilit önem taşıyan bir role büründü takımda. Uzun kolları onu büyük bir blok tehdidi yaparken aynı zamanda kısaları savunurken inanılmaz bir top çalma unsuru haline geldi. İkili oyunların ardından eğer çok rahat bitirebilecek bir durumda değilse bu defa da köşelerde bekleyen şutörleri görebilecek kadar saha görüşüne ve pas zamanlaması yetkinliğine sahip bir oyuncuydu.
Bu senenin özelinde bütün sezon hiç düşmeyen bir performans gösteren Ekpe önemli maçların neredeyse tamamında 35 dk sahada kalıp hiç bir maçta vasat bile oynamadı. Ancak iki maç var ki onların özellikle altını çizmek istiyorum. İlki CSKA ile Moskova’da oynadığımız normal sezon maçı. Uzatmalara giden ve sonunda 79-95 kazandığımız maçta 39 dk sahada kalıp, 17 sayı 11 ribaund 2 asist 2 top çalma 5 blok ve 33 verimlilik puanı toplayıp, maç boyunca geriden geldiğimiz rakibimize karşı bir an bile oyunu bırakmamış , takımın direncinin düştüğü anlarda tek başına ayakta kalmıştı. İkinci maç ise F4 deki yarı finalde oynadığımız Real Madrid maçı. Ne sezonun en değerli oyuncusu ne de en iyi savunmacısı seçilmemiş olmanın da geçen sene kaybettiğimiz şampiyonluğun motivasyonuna ekstra katkı yaptığı Ekpe bu maçı da 18 sayı 12 ribaund 8 asist 1 top çalma 2 blok ile 36 verimlilik puanı toplayarak belki de bir uzunun F4 finallerindeki en efsanevi performanslarından birini sergilemiş ve F4 MVP si olmanın ilk temellerini atmıştı.
Tüm bu özelliklerinin yanında insanlığı, karakteri ve önce takım diyen düşünce yapısıyla hepimizde büyük iz bıraktı. Artık bizimle olmaycak, Utah Jazz’a 2 yıllık oldukça düşük bir ücrete imza attı. Para için gitmediği ortada. Bu iki yıl içine Obradovic ile çalışmış olmanın onda yarattığı gelişim ile bir kez daha NBA de kendini kanıtlamak istiyor. Umarım başarılı olur ama bir iki yorum yapmak istiyorum bu tercihi hakkında. İmzalamış olduğu kontrat günümüz NBA şartlarına göre çok düşük bir kontrat. Bu kontrata imza atmış olması bir çok kişi tarafından onun baştan küçümsenmesine yol açacak. Önünde oldukça iyi durumdaki Rudy Gobert’in gölgesinde kalması büyük ihtimal ki EL için çok değerli olan savunma yetkinlikleri NBA pivotlarını savunurken yaşayacağı zaafı düşündüğümüzde onu zorlayabilir. İri ve sert pivotların arkasında durmakta çok zorlanan bir pivot Ekpe. Daha çok kolları ile savunma yapıyor olması, ve itiş kakışta pek de sağlam duramıyor olması zaten NBA’in ondan vazgeçme sebeplerinden biriydi. Bu konuda hiçbir gelişim sağlamadı. Ayrıca savunma ribaundlarında bazen yaşadığı sıkıntılar yine başına büyük dert açabilir. Toplara elini sokma ama alamama gibi bir eksikliği de var Ekpe’nin. Hücumda da orta mesafe şutunu daha da geliştirmiş olmasına rağmen sırtı dönük oyunlarda biraz sertlikte bozuluyor olması da NBA basketbolunda çok sevilmiyor.
Sonuç olarak eğer biz Ekpe’yi kaybediyorsak, ve onu EL’in en değerli oyuncularından biri olarak kaybediyorsak gittiği yerde başarılı olması en büyük dileğimiz. 30 yaşında ve artık bence bir şeylere yeniden başlamaktansa değerini sergileme döneminde. NBA için değerli olabilmek adına onu zorlu bir dönem bekliyor. Umarım başarır ve sadece kendini değil bizleri de mutlu eder.
Ekpe ve Bogdan gibi iki oyuncuyu kim kaybetse büyük problem yaşar. Takım olarak bizi de benzer problemler bekliyor. EL’in en iyi beşine seçilmiş iki oyuncu gitti. Ancak onları bu seviyeye Obradovic ve Fenerbahçe getirdi. Bunu da unutmamak lazım.
İkisinin de yolu açık olsun…