Dünyanın En Güzel Avrupa Şampiyonu

Evin çalışkan çocuğuysanız bilirsiniz, sınav sabahı kalktığınızda anneniz kahvaltınızı hazırlamıştır. Güler yüzle sizi sofraya oturtur. En sevdiğiniz reçel masanın üstündedir. Gazeteyi okuyan babanız, gözünü size kaydırır, gülümsemesini gizleyerek hazırız değil mi evlat diye sorar. Cevabı biliyordur aslında. Bu sınav da diğerleri gibi hazır olana kolay olacaktır. O günün keyfi bir başkadır. Evden çıkıp sınav yerine giderken , güneş açar. Çiçeklerin rengi gözünüzü alır. Temiz bir hava vardır. Kaleminizi almak için kırtasiyeye girdiğinizde , dükkan sahibi bir kalem daha ilave eder , hediyesidir, başarılar diler. Diğer adayları gördüğünüzde bir tatlı heyecan başlar, ne de olsa sınav vardır. Katlanan heyecan sınav görevlisinin başlayın demesiyle , yerini ,hazır bilginin rahatlığına, deneyimin konforuna bırakır.

Metrobüs, metro , deniz otobüsü , arabasından  inip Sinan Erdem’e yürüyen binlerce Fenerbahçeli için benzer bir gündü. Kimi pikniğe gider gibi hazırlanmış, kimi yeni kıyafetlerini giymişti. Kızlar saçlarına sarı lacivert bağlamış, erkekler illaki sarı bir şeyler almış üstüne, sevgililer sarmaş dolaş, anne-baba çocuklar elele yürüyorlardı. Esnaf hazırlanmış, dolaplar doluydu. İstediğiniz türden sıcak soğuk içecekler, yol kenarında gözlemeciler, balon satan, bayrak satan satıcılar vardı. Maç öncesi yemekler organize edilmiş, sohbetler koyulaşmıştı.

Yavaş , yavaş salon dolmaya başladığında tatlı heyecan artmaya başlamıştı. Sıcak dakikalar birbirini kovaladı. Maç saati geldi. Hakemin hava atışıyla heyecanı , bilginin rahatlığına ve deneyimin konforuna bırakan Obradovic ve ekibiydi. Oysa salonu dolduran Fenerbahçelilerin bu konfora erişmesi dakikalar, çeyrekler, devreler aldı.Son yılların travmasıyla içlerinde biriktirdikleri tüm negatif enerjiyi , bağırdıkları her kelime ile yok ettiler. Ağızlarından çıkan her ıslık, her çığlık, kötü günleri bir bir tarihe gömüyordu. Çemberden geçen her top, televizyonlara, oradan evlere , kalplere ulaşıyor, dev ekranlardan sokakta maçı seyreden milyonlar çığlıklara katılıyordu.

Dixon tıpkı koca yüreği gibi büyüyor, Bogdan genç kızların rüyasına göz kırpıyor, dev çocuk Ekpe teyzelerin kara oğlanı oluyordu. Obradovic’i kaybettiği babası yerine koyanlar, mahallenin abisi Antic’i alkışlıyorlardı. Yıllardır komşu olan Yunan Kostas evin oğluydu. Şu bizim havalı İtalyan Gigi yıllardır uzattığı saçlarına vedaya hazırlanırken, Vesely kendisi ile özdeşleşen şarkısını söylemeye başlamıştı. Mahallenin ergen çocuğu Kalinic delikanlı olmuştu. Kaptana en kolay iş kaldı, kupayı havaya kaldırmak.

Çalışan hakettiğini aldı. Sezon boyunca verilen emekler, dökülen terler , çekilen acılar bir döngüyü değiştirdi. Fenerbahçe bundan böyle Avrupa şampiyonu olarak anılacak. Sarı laciverte gönül verenlerin gururu , ülke basketbolunun onur sayfalarında yer aldı.

Adım adım gelinen bu zirvede , dünyanın en güzel takımının, yerleştiği yerde kalmasını  görmek her basketbolseverin dileği oldu.

Can Sönmez

İstanbul, 22 Mayıs 2017

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir