4 Maçlık galibiyet serisinden gelen Fenerbahçe ile 3 maçlık mağlubiyet serisinden gelen D.Doğuş normal sezonun 22.maç gününde Volkswagen Arena’da karşılaşacaklar. Her maçın önemli olduğu fikstürde sonlara yaklaştıkça gerilim ve riskler büyüyor.
İki takımın da farklı hedefler doğrultusunda galibiyete ihtiyacı var. Bir taraftan kendine ilk 4 içinde sağlam bir yer bulmaya çalışan FB ile 8.sıra için büyük bir savaşın içindeki DD. FB açısından bakıldığında, yükselen form ve fikstür avantajı ile beraber takımın güveninin yeniden yerine gelmesi sayesinde ilk 4 içinde yer alma hatta belki de ilki 2 içine girebilme umutları oldukça arttı. DD ise son 3 haftada alınan mağlubiyetler(hatta TBL deki yenilgiler) , Wilbekin’in sakatlığı ve tıkanmış hücum ile endişeler büyüyor. Bu haftadan sonraki fikstürleri de korkutucu, RM(D), Pana , Oly(D), Barça, CSKA (D) maçlarından sıfır galibiyetle ayrılabilirler. Bu 5 maçın ardından lige havlu atıp sezonu hüsranla kapatabilirler. Bu nedenle kendileri açısından çok kilit bir maça çıkıyor olmanın bilinci ile Cuma akşamı parkeye çıkacaklar.
DD, sezonun ilk bölümünde Ülker Arena’da oynanan maçtan bir maç önce kendi sahalarında RM’i yenip büyük bir özgüvenle maça çıkmışlar, bütün maç dengede ve hatta önde gidip son çeyreğin son 2 dakikasında öldürücü darbeyi vurup maçı kazanmışlardı. Başta Wilbekin olmak üzere , Clyburn ve Wannamaker üçlüsünün ekstra performansı ile 54 sayı bulup FB’nin sahasından galibiyet çıkartmışlardı. Bogdan’ın olmadığı maçta FB 2 ve 3 numaralarından (JN, Melih, Kalinic ve Datome dörtlüsünden) toplam 9 (dokuz) sayı ile neredeyse hiç verim alamadığı karşılaşmada, takımın genelinin de %23,5 ile üçlük atması mağlubiyeti kaçınılmaz kılmıştı.
DD bu sezon kurulan bir takım ve David Blatt ile zoru başarmaya çalışıyorlar. Ancak bir istikrar sağladıkları söylenemez. Kendi sahalarında Milano’ya yenilip Kazan’ı deplasmanda yenebiliyorlar. Bir hafta önce CSKA’yı yenip arkasına GSOB’a yenilebiliyorlar. Aslında bunun temel bir sebebi var: Tercih ettikleri basketbol türü. Bu konuda Obradovic’in FB’ye ilk iki sene oynattığı basketbola benziyorlar. Fazlasıyla birebire dayalı basketbolları, sonuçları kişilerin günlük performanslarına bağlı kalmasına neden oluyor . Bir maç tek başına Wilbekin bir maç Bertans maçı alabiliyor. Bu sayı 3 ve üzeri olursa rahatça maç kazanıyorlar ama eğer günlük performslar kötüyse mağlubiyet kaçınılmaz oluyor. Düzen ve sistemin getirdiği basketbol oynamıyorlar. Bu ikili oyun oynamadıkları veya topu eline alan pas vermiyor anlamına gelmesin hiç yapmıyor değiller ama çok az yapıyorlar. Mesela tüm maçlarda maç başına 14,8 ile en az asist yapan takımlar. Daha ilginç bir rakam da kazandıkları maçlarda bu arakım daha da aşağı iniyor:14,2 .
Bu takımı istatistiklerle anlatmak çok kolay değil çünkü çok dengesiz rakamlara sahipler. Bir iki örnek vereyim . Galip geldikleri maçlarda %49,9 iki sayılık yüzdeleri var ki 16 takım içinde en kötüsü. Yine galip geldikleri maçlarda 22,8 ile en az savunma ribaundu alan takımlar. Asist/top kaybı oranında da en kötü ikinci takımlar. Bunun yanında bu maçlarda 8.2 ile en çok top çalan ikinci takımlar.
Üçlük atışlarda da ilginç rakamlar var. Sizi çok boğmadan bir iki rakam vermek istiyorum. Mesela %60 ile üçlük attıkları bir maçı (Oly) kaybedebildikleri gibi %20 ile attıkları başka bir maçı(Kazan) kazanabiliyorlar.
Daha çok kısaların takımı DD. Wannamaker, Wilbekin, Anderson, Bertans, Clyburn takımın ana oyuncuları. 4 Numarada aslında farklı şeyleri yapabilen Moerman ve Harangody ikilisine sahipler ancak bu ikili hiçbir zaman dominant olamıyor. 5 Numarada Semih ile yollar ayrıldı. Furkan zaten kapasitesi belli bir oyuncu. Sonradan eklenen Zizic çok büyük potansiyel. Üstün fiziği hareketli ayakları enerjisi ile takıma katkı sağladığı aşikar. Ancak kısalar onu çok az kullanıyor . Daha düzen basketbolu oynuyor olsalardı Zizic çok daha büyük katkı yaratabilirdi. Bazen o kadar uzun süre iki pota arasında eline top değmeden git gel yapıyor ki Zizic, gerçekten insan üzülüyor.
İşin savunma tarafında aslında atletizmi yüksek oyuncuların da etkisiyle iyi oldukları söylenebilir. Özellikle istediğinde harika savunma yapabilen Wilbekin bu işin en iyilerinden. Gerçi bizim maçta sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Wannamaker eşleştiği tüm oyuncuları, uzun kısa ayırmadan savunabiliyor. Clyburn çabuk ayakları sayesinde herkesin karşısında kalabiliyor. Yardım savunmasında da David Blatt’ın etkileri takımda görülüyor, özellikle Zizic’in ortayı çok iyi kapatması ve herkese yardıma gelmesi takım savunmalarını daha da iyileştirdi. Savunma kaynaklı sayılar onların önemli bir silahı. Kaptıkları topları hızlı hücumla kolay sayıya dönüştürebiliyorlar. Hem top çalmada iyi olmaları hem de çok hızlı hücuma çıkışları ile önemli bir tehdit oluşturuyorlar.
Büyük takımlara karşı hep daha motive ve iyi oynayan bir takım olmalarına rağmen iki takımın şu an ki form durumlarıyla maçın favorisi FB. Rotasyonu iyice genişleyen ve düşük formlu oyuncularının da eski kimliklerine büründüğü FB, salonun en az yarısının da kendi taraftarlarından oluşucak olması nedeniyle deplasman ortamı yaşamayacağı salonda bir galibiyet çıkaracaktır.
Takıma destek maksadıyla VW Arena’daydık oğlumla birlikte.
Tribünler yarı yarıya paylaşılmış gibiydi; FB’liler olarak bizler ve Daçka ile anti-FB (çoğu cincon, vb.) neredeyse iç içe oturduk/birlikteydik.
Takım ilk çeyrek sonrasında bir şekilde isteksiz/enerjisiz yoluna devam etti; adeta locadan Ferit Şahenk ile yan yana maçı seyreden Aziz başkan bir komut/sinyal gönderdi Obra’ya ve takım serbest düşüşe geçti.
Derdim şu ki; bu Daçka fikstür dezavantajı sebebiyle play-off da yapamayacaktır ve biz aynı takımdan 2 mağlubiyet alarak moral kaybediyoruz.
Neyse, benimki sadece bir kişisel gözlem. Umarım böylesi parke dışı faktörler yoktur/olmamıştır.
En iyi dileklerimle…
Takımın ilk çeyrekten sonra büyük bir düşüş yaşadığı gerçek. Ben de ilk çeyrek sonrasında Darüşşafaka’nın hücum gücünün çok sınırlığı olduğunu ve bu şekilde bizi yenmelerinin mümkün olmadığını düşünmüştüm. Sonrasında arttırdıkları savunma sertliği ile birlikte bizim düşen hücum gücümüze bir de çok ekstra şutlar sokarak (Clyburn ile) maçı dengeleyip kontrolü ele geçirdiler. Açıkcası ben Obradovic’in olduğu yerde bahsettiğiniz gibi durumların olasılığı bile olmadığını düşünüyorum. Ivkovic&Obradovic dostluğu çok uzun senelere dayanıyor olmasına rağmen , Efes’in play off şansını etkileyecek maçta Obradovic hiçbir ayrıcalık tanımamıştı Ivkovic’e. Bana pek olası gelmiyor.