Sarı Tribüne Dönüş Maçı..Ülker Arena’da CSKA’yı Ağırlıyoruz

Tekrar merhaba. Uzunca bir süredir yazılarıma ara vermek zorunda kalmıştım. Sitemin yeni yüzü ile tekrar yazıyor olmak çok keyifli. Umarım daha çok katılımın olduğu, basketbolun konuşulduğu bir ortam yaratabiliriz.

Değişik bir sezon yaşıyoruz bir çok anlamda. Değişen format ve bu format karşısında takımımızın görüntüsü bir çok yoruma neden oldu. Sezon başından beri eleştiri kapısında bekleyen bir çok insan istediklerini yapmak için beklemedikleri kadar fırsat buldular.

Sezona 4/4 başlamış olmamıza rağmen verdiğimiz sinyaller hiç iyi değildi. 23 Maçlık iç saha galibiyet serisinin bitimi ile başlayan mağlubiyetler arkası arkasına gelmeye başladı. Rotasyonun darlığı, Bogdan’ın yokluğu, kilit oyuncuların formsuzluğu, yerli oyuncuların verimsizliği gibi bir çok etken nedeniyle kötü bir sezon geçirdik. Bunlar çok konuşuldu çok irdelendi. Bana göre ise asıl sorun mücade eksikliği idi. Takım tanınmayacak kadar az mücadele ediyordu ve bu hiç de alışık olmadığımız bir görüntü idi.

Neyse ki işler Bogdan’ın dönüşü ile beraber değişmeye başladı. Deplasmanda oynadığımız ve son dakikalarında kaybettiğimiz Kızılyıldız maçında takım ilk defa mücadele etmeye ve eski basketbolunu oynamaya başladı. Arkasına oynadığımız Pana maçıyla da ‘evet döndük’ mesajını net bir şekilde verdi takım üstelik Udoh’un olmamasına rağmen.

Şimdi rakip EL’in favorisi CSKA. Biraz inceleyelim rakibimizi. Sezona müthiş bir başlangıç yaptılar. İlk 13 maçta sadece Daçka mağlubiyetleri vardı ve bu dönemde özellikle bizim de kötü bir dönem geçiriyor olmamız nedeniyle herkesin tek şampiyonluk favorisi haline geldiler. İçerde dışarda çok dominant oyunlar ile (evlerinde oynadıklara RM ve deplasmanda oynadıkları Brose maçları hariç ) rahat galibiyetler aldılar. Ki bu dönemde De Colo ve Teodosic’in olmadığı maçlar da oynadılar. Öyle bir resim verdiler ki ‘Bizi kimse yenemez’ der gibiydiler. Ve sonra kendi sahalarında bizi ağırladılar. Bir çok FB taraftarı dahil genel kanı CSKA’nın rahat kazanacağı hatta fark yapacağı bir maç olacağı yönünde idi. İlk 3 çeyrek de buna benzer bir senaryo içinde geçti aslında. İlk çeyrekte 11, ikinci çeyrekte 13 , üçüncü çeyrekte 11 sayı öne geçtikleri anlar oldu. Ancak bir kişi vardı ki ‘bugün benim günüm’ diyen= Ekpe Udoh. Öyle mücadele etti ki, takım da ona uymak zorunda kaldı. 4.Çeyrekte oyunu dengeleyip maçı başabaşa getirdik ama yine de son 27 saniyeye Kurbanov’un üçlüğü ile 75-72 önde girdiler. Ve bir koca yürek yine sahaya cesaretini koydu ve aldığı basketfaul ile maça yeniden denge getirip karşılaşmayı uzatma dakikalarına götürdü ve orada da resmen tek başına CSKA’nın fişini çekti=Bobby Dixon.

İnanlmaz bir uzatma periodu oynadı Fenerbahçe ve 5 dakikada 20 sayı atıp sadece 4 sayıya izin verdik. Bu maçla beraber CSKA’nın uzaydan gelmediği, bu zorlu fikstürde onların da etten kemikten yapıldığı ortaya çıktı ve arka arkaya mağlubiyetler almaya başladılar . Önce Kızılyıldız ardındar RM de CSKA’yı eli boş gönderdi. Kendi sahalarında oynadıkları Milan ve Brose maçlarından kolay galibiyetler alıp toparlanır gibi oldularsa da Kaunas deplasmanında bir mağlubiyet daha aldılar. Son hafta da kendi sahalarında A.Efes karşısında çok zorlanarak kazandılar.

Bu kısa özetin ardından biraz da teknik tarafta neler yapıyorlar onlara bakalım. Bir kere bu takımı kısaların takımı. Öncelikle De Colo ve Teodosic , arkasına Jackson ve Higgins bu takımın lokomotifleri. Hem kendi oyunları hem de uzunların performansları bu oyuncuların eline bakıyor. EL’in açık ara en iyi guard rotasyonuna sahipler. Jackson-Teo-De Colo üçlüsünün ikisi (eğer kadrodalarsa) mutlaka aynı anda sahada oluyor ve bütün kararları bu sahada olan iki oyuncu veriyor. Bu üçlü toplamda maç başına 44,5 sayı ( %56 iki sayı, %38 üç sayı yüzdeleriyle) 14,7 asist üretiyorlar.

Takımın uzunlarına bakarsak geçen seneye göre daha geniş bir rotasyonları olmasına rağmen özellikle 5 numaralarda kendi pozisyonunu yaratan oyuncu eksikliği yaşıyorlar. Augustine ve Hines tamamen kısaların eline bakıp kendilerine pozisyon hazırlanmasını beklerken, sadece Freeland’in birebir oynama yeteneği var. Bunun yanında hem ikili oyunları çok iyi oynamları hem de hücum ribaundu alıp bitirme konularında (özellikle Hines) çok iyi uzunlar olduklarını söylememiz lazım.

4 Numarada aslında daha yetenekli oyuncuları var. Vorontsevich ve Khryapa ikilisi 5 numaralara göre topla oynayabilen uzunlar ve günlerinde olmaları durumunda oldukça etkililer. Pozisyonlar itibariyle bakıldığın tek eksikleri 3 numara pozisyonu. Burada sadece Kurbanov tam pozisyonunun adamı olarak oynuyor. Bazen Higgins bazen Fridzon 3 numarada süre alsalarda o pozisyonun adamı değiller. Kurbanov ise sezonun en etkili isimlerinden biri. Hem savunma sertliği, hem hücum çeşitliliği ile takımına büyük katkı sağlıyor.

Şimdi gelelim kilit rakamlara. En kilit rakam 36. Bu rakam ne ifade ediyor peki ? Üçlük yüzdeleri %36’nın altında kaldığı 6 maçın 5 ini kaybettiler sadece Efes maçını kazandılar ki o maçta da Efes de %20 ile üçlük atmıştı. Rakibimiz galip geldiği maçlarda %44 ile üçlük atarken bu ortalama yenildikleri maçlarda %33 ortalamaya iniyor. Top kayıplarında da sayılar 13,1 den 19,4 e çıkıyor. Bu istatistiklerle CSKA’nın ne kadar hücum takımı olduğunun göstergesi. Attıkları sayılarda galip/mağlup dağılımı 91,1/77,6 olmuş.

Kaybettikleri 5 maçtada rakiplerinden daha çok top kaybı yapıp daha az top çaldılar (bir tek Kaunas maçında top çalmada 8/6 daha iyiler) Hem çok top çalamayan hem de çok top çaldıran bir takımlar. Daçka maçında 6, FB maçında 10 , Kızılyıldız ve RM maçlarında 7 şer top daha az çalmışlar.

Sözün özü onları üçlük atışlarda %36 altında tutup çaldığımız topları iyi değerlendirmemiz durumunda galibiyete yakın olan taraf biz olacağız.

Bizim tarafta Bogdan’ın dönüşü ile birlikte hücum ritmimiz çok arttı. Datome sezon başından beri saç baş yolduran halinden kurtulup eski Datome gibi oynamaya başladı. Udoh’un yokluğunda sorumluluğu artan Vesely üzerindeki ölü toprağını attı, JN ceza şutlarının önemli oyuncusu haline geldi. Şu an takımda alışık olduğumuz performansının altında olan tek oyuncu Kalinic olarak duruyor.

Gelelim biz seyirciye. Geçen sene RM maçlarıyla başlayan SARI TRİBÜN olayı maalesef tam olarak sahiplenilmiş değil. Burada taraftar kadar klübün de yeteri kadar çabalamadığı kesin. Bu ortamı yaratmak çok önemli. Biz taraftarlar bu kadar basit bir şey için mutlaka özen göstermeliyiz. Tabi maalesef hala ‘KIRMIZI’ giyerek maça gelen insanlar da var 🙂 İşten çıkıp geliyor olmak veya başka bir sebep bahane olamaz olmamalı. Herkes yanına bir sarı tshirt almalı ve tüm tribünleri sarıya çevirmeliyiz. Lütfen herkes hem kendisi hem yakınlarının, bu SARI TRİBÜN ambiansı için SARI giymesini sağlasın.

  1. DocRush diyor ki:

    Yeni yüzü ile tekrar gün yüzüne çıkan blog ve de emeklerin için öncelikle teşekkürler.

    İşbu ilk yazıya seçtiğin foto kapsamında ise şunu belirtmek isterim: “Arka plandaki kasap Damir Javor ile tenhada karşılaşmak istiyorum; sağlam bir kapışma için.”

    En iyi dileklerimle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir