EL’de 4 Maçın Ardından Fenerbahçe’nin Basketbolu ve Genel Görünüm..

EL’de 3 hafta 4 maç geride kaldı. 4 maçta 4 galibiyet alan Fenerbahçe’de şimdilik işler yolunda. Eksileri ve artılarıyla takımın basketbolunu masaya yatırmaya çalışacağım.

Sezona kendi sahamızda net favori olduğumuz Brose Bamberg maçıyla girdik. Zorlu geçmesi muhtemel ama galibiyetin yakın olduğu maçı son saniye savunması ile kazandık. Barcelona deplamsanı da benzer bir maç oynayıp yine son top savunması ile galibiyetle döndük. Bu iki maçta ortaya çıkan görüntü , savunmanın geçen seneden kalma alışkanlıklar ile kaldığı yerden devam ettiği, ancak hücumda pas trafiğinin yavaşlaması ve akışkanlığı azalması ile yeteri kadar üretken olamadığımız şeklindeydi.

Bir çok basketbolseverden sorular gelmeye başladı: Takım neden bu durumda, geçen seneki ritmi bulamayacak mıyız? Vesely ve Datome’deki form düşüklüğünün sebebi nedir? James Nunnally(JN)bu takımın oyuncusu değil mi? Zaten spor kültürü olarak hemen kötümser olmaya ve eleştirmeye hazır bir toplum olduğumuz için bu ve benzeri soruların cevapları genelde olumsuza yakın devam ediyordu.

Sonrasında kendi sahamızdaki nispeten güç dengesi olarak daha aşağıda olan bir takım olan Zalgrisi maçı ile işin hücum tarafındaki endişeler biraz olsun giderildi. İki maç sonunda ortalama 69,5 sayı atan takım bu maçta 82 sayı buldu. Bu artışın nedeni takımdaki değişikliklerden daha çok ilk iki maçta çok daha savunma merkezli takımlarla oynadıktan sonra nispeten daha gevşek bir savunmaya karşı oynamamızdan kaynaklandı ki GSO maçı ile bu resim çok daha net ortaya çıktı ve rakip potaya hiç de zorlanmadan 103 sayı gönderdik.

Sorularımıza geri dönersek, takımın durumu ve ritm düşüklüğünün sebebi aslında bu sezonki format ile birebir alakalı. Takım hazırlık döneminde inanılmaz güç yükledi. Hem kondüsyon hem fiziksel güç olarak çok çalışılmış olması maç ritmine girme anlamında takımı zorladı. Özellikle Datome’nin hücumda kendini bulamamış olması hem şut yüzdelerimizi aşağı çekerken (özellikle 2 sayılık atışlarda) hem de takımın pointforward’ı olarak görevini yerine getirememesi bizi kısıtladı. Datome’nin takım içindeki önemi istatistiklerle açıklanamaz. Pas trafiğinin merkezinde olması ve asist öncesi paslarda topun onun elinden geçmesi gibi çok önemli bir rolü var takımda. O ritmini bulamadığı zaman tüm takım bundan etkileniyor.

Bir diğer sıkıntı Vesely’de yaşandı. Vesely bu takımın enerji kaynaklarından biri ve psikolojik olarak belki de takımın en zayıf halkası. İşler biraz kötü gittiğinde bundan hemen etkileniyor. Bu durumlarda destek almadan kendine gelmesi zor. İşte o anlarda taraftarın devreye girip mutlaka onu kendine getirmesi gerekiyor. İlk iki hafta bunu net bir şekilde gördük. Sonrasında yavaş yavaş Vesely de toparlamaya başladı. Obradovic de bu durumlarda asla taviz vermiyor ve Vesely’de bundan nasibini aldı 🙂

JN bu takımın yeni transferi , haliyle ondan beklenti çok. Ancak JN için işler hiç kolay değil. Bir kere oturmuş bir takıma geldi. Setler belli, bir standart var ve tüm takım bunu biliyor. Diğer bir sıkıntı da takımdaki rolü. Geçen sene neredeyse tüm kararları o verirken, şimdi oyuna sonradan girip kısıtlı topları iyi kullanması gerekiyor. Buna alışmak hiç de kolay değil. Hem takımın hem taraftarların ondan beklentisini doğru tanımlaması lazım. Şu aşamada takıma Goudelock etkisi yapmasını beklersek sürekli bu transferin yanlışlığını konuşuyor oluruz. Takımın tamamlayacı bir parçası olduğunu kabul etmemiz lazım, yıldızı değil. Benim onunla ilgili tek eleştirim aşırı güvensizliği. Onu da anlayışla karşılamakla beraber bu kadar kendini tedirgin hissetmesi bütün kararlarına yansıyor ve bazı kesimler için onun kalitesini tartışmaya neden oluyor. Sonuç olarak lütfen biraz sabır.

İlk aşamadaki sorulara şöyle bir baktıktan sonra biraz da takımla ilgili detaylara bakalım. Bir çok rakam verip sizi sıkmak istemiyorum bu nedenle en önemlilerinden bahsedeceğim. Bunlardan ilki asist/top kaybı oranları. %183,7 ile bu alanda en iyi takım durumundayız. 20 lere dayanan asist rakamlarını sadece 10,8 top kaybı ile yapıyor olmak gerçekten çok önemli. Bu istatistikte en önemli pay tabi ki Kostas’ın. Bu sezona çok farklı başladı ve gittikçe de performansını arttırıyor. EL’in elit pg’larından biri olmak üzere. Dixon ile birlikte birbirlerini çok iyi tamamlıyorlar ve senelerdir yaşadığımız pg eksikliğini tamamen ortadan kaldırmış durumdalar. Bu seneki en büyük kazancımız bu ikilinin yüksek performansı olacak gibi duruyor.

Diğer bir çok iyi istatistik de 3 sayılık yüzdeleri. %52 ile bu alanda da EL’in en iyisiyiz. Bu yüzdeyle birlikte şu detayı da verince aslında takımın başarısı çok daha net görünüyor o da 3 sayılık atış denemeleri. Maç başına sadece 18,8 üç sayılık atış deniyoruz ve en az deneme yapan 2.takım durumundayız. Bu rakam da ne kadar seçici ve doğru şut tercihleri yaptığımızı gösteriyor.

Bu kadar iyi istatistiğin yanında bir de kötü istatistik verip yazının bu kısmını da sonlandıralım. Aslında çok iyi uzunlarımız olmasına rağmen maalesef potaya yakın orta mesafe atışlarda %45,9 ile sonuncu durumdayız. Vesely ve hatta sezon başı Udoh’un çok kötü başlamış olması bu rakamın oluşmasında önemli etken. Ancak önce Udoh şimdi de Vesely toparlanıyor ve bu istatistik de yakın zamanda yukarı doğru düzelecektir.

Şu ana kadar en büyük problem Udoh’un çok fazla sahada kalıyor olması gibi duruyor. Bogdan’ın sakatlığı ile Sloukas da aynı şekilde sahada çok kalıyor ancak o bölgede sorun bir şekilde çözülür. Önemli olan uzun rotasyonunda Udoh’un üzerindeki yükü diğer oyuncuların paylaşarak alması.

 

İlk 4 hafta sonunda CSKA beklendiği gibi yine favori olduğunu gösterdi. Fenerbahçe ve CSKA bu ligin en iyi iki takımı. Bu takımların ardından RM, Oly ve coach değişikliğine rağmen Pana geliyor. Büyük bir avantajdır ki bu 4 takımla da son 5 haftada karşılaşıyor olacağız. O zamana kadar eğer bir sakatlık olmazsa takımda bütün taşlar yerine oturmuş olur.

Son olarak diğer Türk takımlarının durumlarından da kısaca bahsedelim. Daçka sürpriz sonuçlar almasına rağmen verdiği sinyaller anlamında oldukça iyi görünüyor. 2 Deplasman maçından galibiyetle dönüş olmalarına rağmen kendi sahalarındaki 2 maçı kaybetmiş olmaları hem uzun oyuncu problemiyle hem de gerçek bir saha avantajı yaratacak seyirci eksiği olması ile açıklanabilir. Onlardan 5 numaraya bir transfer hamlesi gelebilir.

Efes ise beklentilerin aksine sezona çok kötü girdi. Oradaki sorun hakkında benim şahsi fikrim Granger ve Omic üzerine. Granger takımın tüm dengesini bozuyor, diğer guard’ları da olumsuz etkiliyor. Onun sakatlandığı Daçka maçının ikinci yarısında bambaşka bir Efes izlemeye başladık. Heurtel ne kadar çok eleştiri alıyor olsa da yetenekleri tartışılmayacak bir pg. Yanında Doğuş ve Cotton’dan doğru destek aldığı zaman Efes diğer pozisyonlardaki alternatifli ve sert kadrosuyla daha başarılı sonuçlar alacaktır. Omic ise bu seviyelerde sırıtıyor. O bölgede Dunston’a benzer bir oyuncuları daha olsa çok daha rahat edecekler, ancak Omic ile bu işin olmayacağı net.

GSO ise beni şaşırtmayan ama bir çok kişiyi şaşırtan sonuçlar ile EL’e başladı. Eğer bu kadar dengesiz ve kırılgan bir kadro kurarsanız daha ilk günden aşırı sert maçların olacağı EL’de ortalama 100 sayı yiyip galibiyetsiz yola devam edersiniz. Sorunun 1 numarada olduğunu düşünerek büyük hata yapıyorlar. Evet bir numara sorunlu iki tane istatistik peşinde koşan, disiplinsiz sokak basketbolcusu ile EL de oynamak deli işi. Ama sadece 1 numara değil sorun. 4-5 numaralar ki savunmanın son kaleleri , takım savunması ile alakası olmayan oyuncular. Daye inanılmaz bir skorer ancak savunmanın “S” sini bilmiyor. Ben bile onu sırtıma alıp potaya kadar rahatlıkla gidebilirim. Pleiss’ı anlatmaya gerek yok. Aşırı anlamsız bir transfer zaten. Tyuss yaptığı bloklar ile aslında çemberi savunan iyi bir savunma oyuncu gibi görünüyor olmasına rağmen tek odağı blok yapmak olduğu için hem çok fazla pozisyon hatası yapıyor hem de birebir savunmada akıllı bir hücumcuya çok rahat yeniliyor. Bu takımın adam olması çok zor, sadece transfer ile olacak iş değil ve oyuncuların zihniyetini değiştirmek kolay değil. Biz takımdaki bir oyuncunun savunma zaafiyetini örtmek için bütün takım olarak uğraştırken, bu kadar savunma arzusundan uzak oyunculardan oluşan bir takımın EL’de başarılı olması imkansız.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir