Açıkcası beklediğimden çok daha zor bir seri oldu. Ülker Arena’da oynanan iki maçın ardından iki takım arasındaki basketbol seviyesi farkı çok net ortaya çıkmıştı. Oyunun her tarafında onlardan üstün olduğumuzu göstermiştik. Bu şartlar doğrultusunda Abdi İpekçi’de oynanacak maçlar için de hiçbir endişem yoktu.
Herkesin malumu 3.maçta gerçekten çok kötü basketbol oynadık. Saha olayları ve sonrası yaşananları ayrıca değerlendirip sadece basketbola bakarsak belki de bu sezonki en kötü basketbolumuzu oynadık. Ne savunmada ne hücumda alışılagelmiş bir çok şeyi yapamadık. O kadar fizik üstünlüğümüz olmasına rağmen bunu hiç kullanamadık. Buna rağmen son 41 saniyede elimize gelen maçı da yine kendi hatalarımıza rakibe hediye ettik.
Yaşanan olaylardan sonra verilen ceza nedeniyle maçın seyircisiz oynanacak olması motivasyon açısından rakibe daha büyük bir itici güç oldu. Her zaman yaptıkları gibi haksızlığa uğradıklarını ve saha kapatma cezasının gereksiz olduğunu bile savundular. Çok dar bir kesim vardı ki içlerinde yaşanan olayların çok yanlış olduğunu savunan, suçu kendi taraftarında bulan. Buralara çok girmek istemiyorum ancak maçın seyircili oynanacak olması durumunda bizim oyuncuların özellikle Obradovic’in başına gelen olay yüzünden aşırı motive olacağı durumdan uzaklaşıp, seyircisiz olmanın verdiği bir rahatlıkla maça çıktılar. Diğer taraftan rakip takımın oyuncuları ise haksızlığa uğramış olduklarını düşünüyor olmaları nedeniyle ekstra motive olarak maça başladılar.
Bu motivasyon kaybı ilk maçın benzeri bir basketbolun sergilenmesine neden oldu. Bir dolu yanlışla geçen ilk yarıda sadece bir istatistik aslında resmi tamamen bütün açıklığı ile gösteriyor: Ribaundlardaki 14-7 rakibin üstünlüğü. Hem nicelik hem nitelik olarak bu kadar üstün olduğumuz uzun oyuncu rotasyonunda ribaundlarda bu şekilde bir rakamın ortaya çıkmasını açıklayacak tek şey motivasyon eksikliği olabilir. Motivasyon eksikliğinden kaynaklanan bu kötü oyun sonuca da fazlasıyla yansıdı ve devreye 10 sayı farkla önde girdiler.
İkili oyun oynayamıyor, ters eşleşmeleri kullanamıyor, uzunlara top indiremiyor, boş şut bulamıyor, savunmada kolay geçiliyorduk. Sahada iyi yaptığımız hiçbir şey yoktu.
İkinci yarıda biraz silkinip kendimize gelmemiz sonucunda önce oyun olarak sonra skor olarak dengeye getirdik maçı. İkinci yarıdaki ribaund rakamları tamamen tersine döndü ve bu sefer 10-19 biz üstünlük sağladık. Rakibin iki uzunu Davis ve Lasme bu defa faul problemine girmemiş olmasına rağmen, Ergin Ataman’ın, daha önceki maçlarda 15-20 dk civarında süreler verdiği Göksenin’in sürelerini 4 dk civarında tutmuş olması nedeniyle diğer oyunculara binen yük arttı. 35 dk civarında sahada kalan oyuncular bizim bu bölgede kullandığımız 4 oyuncu ve bu oyuncuların 15-30 dk arasında değişen süreler alması ve daha diri kalmasıyla onlara karşı mücadele etme şansı kalmadı.
Hani su bir delik bulduğu zaman içeri girer ve sonra bu delik sayısı gittikçe artar ya, benzer bir şey rakibin başına geldi. İçerden üstünlük kurmaya başlamamızla birlikte oyunun her alanda üstünlük kurmaya başladık. Dışardan şutlar da girmeye başladı, savunmada direncimiz de artmaya başladı ve momentum tamamen bize döndü ve haliyle skor da.
Maçın son bir dakikası içinde 7 sayı öndeyken kaptırdığımız bir topun ardından tam fastbreak atacaklarken Datome yaklaşık 3 metreden yere atlayıp topa müdahele etti. Bu takımın asıl karakteri bu, bu ve benzeri hareketleri yaptıkları için, sonuna kadar mücadele ettikleri için bu takım başarılı oldu. Bundan vazgeçtiğimiz zaman sıradan bir takım oluruz ki maçın ilk yarısındaki takım öyle bir takımdı.
3-1 bitti seri ama son iki maçta gerçekten iyi basketbol oynamadık. Bu takımın kapasitesinin oldukça altında iki maçla seriye son verdik. Serinin orada bitmesi yani Ülker Arena’ya taşınmamış olması aşırı gerilen ortamdan bizim de zarar görmeden çıkmamızı sağladı. Eğer bir şekilde 4.maçta yenilmiş olsaydık çok daha gergin ve olaylı bir 5.maç bizleri bekliyor olacaktı.
Maçın ardından Ergin Ataman yine coach’luğunun yanında ne kadar kötü bir karakter olduğunu bir kez daha sergiledi. Obradovic’in karizması altında o kadar eziliyor ki saçmalamadan duramıyor. Aralarında ne geçtiyse geçti ne konuştularsa konuştular. Obradovic ne konuştunuz sorusuna basitçe “nothing” diye cevap verirken Ergin Ataman bir dolu açıklama yaptı. Ne konuştuklarını çok merak ediyor olmama rağmen Ergin Ataman’ın da hiçbir şey söylememesini tercih ederdim. Ancak maalesef daha önce defalarca kez söylediğim gibi basketbol ortamına yakışmayan bir kişilik kendisi. Serinin başında söylediğim ve beklediğim gibi sadece basketbol ile mücadele etmek zorunda kalmadık, aynı zamanda bu adamın gereksiz çıkışları ve çirkeflikleri ile de. Yalnız kendi kazdıkları kuyuya kendileri düştüler ve biz hiç zarar almadan bu işten çıktık. Çok sevdiğimiz tüm dünyanın çok saygı duyduğu Obradovic’in yaşadığı talihsiz olay dışında. Bu olaya bile bu kadar sakin yaklaşıp hiç bir kelime bile etmemesi ona olan saygı ve sevgimizi sınırsız seviyelere çıkardı. Bu olay Ergin Ataman’ın başına gelmiş olsaydı kimbilir neler yaşanırdı.
Şimdi önümüzde A.Efes serisi var. Takım çok fazla dinlemeden bu seriye çıkacak. Basketbolun daha önde olacağı ve bu tarz olayların yaşanmayacağı bir seri olacağını düşünüyor ve inanıyorum. Senenin sonuna basketbol dışı değil sadece basketbol ile son verecek olmanın umuduyla seriyi bekliyoruz.
Ergin Ataman ve Diğer 61 numaralı arkadaşın yuhlanıp Sinanın alkışlanması herşeyi anlatıyor.Her spor dalında böyle.
Ergün Pembeye tek küfür edilmeden furbol hayatını sonlandırdı.Ama diğerleri…..
Bunlardan çok şükür bizim basket takımında yok.Futboldada gittikçe azalıyor(Emre-Caner-Volkan)