Yarı Final Serisi Başlıyor

Tadı damağımızda kalan Euroleugue sezonunun bitmesiyle elimizde tek kalan Türkiye Ligine döndük. Kolay geçen ilk turun ardından karşımızda ezeli rakibimiz Galatasaray var. Heyecanı ve gerilimi yüksek bir seri bizleri bekliyor.

İlk iki maçı Ülker Arena’da oynayacağımız serinin ilk maçı bu akşam. Bu akşamı  genel olarak değerlendirmeye çalışalım.

Galatasaray ile oynanan herhangi bir karşılaşmanın sadece yeteneklerle ve takım güçleriyle ölçülmesini beklemek çok gerçekçi olmaz. Basketbol karşılaşmaları da , devreye ezeli rekabetin girdiği, takım güçlerinin bazen çalışmadığı maçlar oluyor. Geçen sene bildiğiniz gibi 6 kişilik bir takımla bizi yenmişlerdi. Bu nedenle sadece basketbol ile bu seriyi değerlendirmek yanlış olacaktır.

Ama yine de önce basketbol diyelim ve pozisyon pozisyon karşılaştırmalı bir değerleme yapalım. 1 Numarada rakibimizde iki hatta bir buçuk ismi görüyoruz. Eric McCollum ve Sinan Güler. Aslında bu iki isim de net 1 numara değiller. Sinan zaten hayatı boyuncu 2 numara oynadı ama mecburi kaldığı zamanlarda 1 numaraya geçiyor. McCollum da orjinal de 1,5 hatta 2 numara. Oyun kurmaktan çok skor üretmeyi düşünen, bu konuda oldukça iyi olan bir guard. Oynadığı tüm takımlarda takımının en skorer oyuncusu olmayı başarmış bir oyuncu. Görüntüsünün dışında oldukça güçlü ve atlet . En önemli hücum özelliği dripling üzerinden sağa veya sola sıçrayarak attığı şutlar. Genelde pozisyonu zorlayarak yarattığı bu şutları inanılmaz derecede yüksek yüzdeyle sokuyor. Topu elinde çok isteyen bir oyuncu olduğu için genelde sabit bir şut attığını göremiyoruz. Sadece şutları ile değil potaya gidişleri de oldukça başarılı. Aldığı darbelere ve temaslara rağmen potaya gitmeyi başarıyor ve hatta sonucu da alıyor. Bu gidişlerde faul almayı da fazlasıyla başarıyor. Savunmada aslında çok başarılı görünmese de çok başarılı olan zamanlaması sayesinde hem top çalıyor hem de blok yapıyor. Gününde olduğu zamanlar hem hücumda hem savunmada aynı anda coşabiliyor. Hakkı verilmesi gereken bir oyuncu olduğunu söyleyebilirim.

Sinan Güler uzun yıllardır ligimizin üst düzey oyuncularından biri. Herşeyi yapabilen oyunculardan. Hücum da eder, ribaund da alır, asist de yapar, savunmada kilit de olur. Hiçbir şeyi mükemmel yapmaz ama herşeyi bir şekilde yapar. Özellikle sıkışan hücumlarda yüksek sıçrama yeteneğinin de yardımıyla zor turnikeleri bitirebiliyor. Boş ceza şutlarında fazlasıyla başarılı ama dripling üzerinden attığı şutlarda aynı şeyi söylemek çok mümkün değil. Savunmada da eskisi kadar kelepçe rolü yapmamakla beraber yüksek oyun zekasıyla doğru yerde doğru hamlelerle etkili oluyor.

Bu pozisyonda Sloukas&Dixon ikilisinin bu ikiliye karşı fazla bir üstünlük sağlamayacağını düşünüyorum. Kendi seyircileri önünde bu ikilinin performansı ve verimliliği artacaktır ama özellikle bizim sahamızda o kadar etkili olmalırını beklemiyorum.

Kanatlarda yani 2 ve 3 numaralarda karşımıza Göksenin, Schilb ve Micov çıkıyor. Bütün basketbol kariyeri boyunca sadece savunması ile süre alabilen Göksenin son zamanlarda ceza şutlarını sokmaya başladı. Yine de işin hücum kısmında bir tehdit olduğunu söyleyemeyiz. Aslına bakarsanız ben savunmada da çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Öyle elini kolunu sallaya sallaya savunma yapmak iyi savunma yapmak anlamına gelmiyor. Geçen sene Goudelock’un onu bir pozisyonda yerlerde süründürdüğü sahne aklıma geldiğinde hale gülüyorum 🙂

Micov ise bu takımın en önemli oyuncusu. Bazıları Lasme ismini söyleyebilir ama benim en beğendiğim oyuncu Sırp forvet. Aşırı soğukkanlı ve zor zamanların oyuncusu. Devreye gireceği zamanı çok iyi bilen, takım oynarken arka planda kalmaktan gocunmayıp, işler zorlaştığında elini taşın altına sokup en zor işleri yapan bir takım oyuncusu. Yine herşeyden yapabilen kapasitedeki oyunculardan. Hücum portföyü de savunma çeşitliliği de çok zengin. Bazen vurdumduymaz görünen tavırlarına rağmen benim takımımda görmek isteyebileceğim bir oyuncu.

Schilb ise değişik bir oyuncu. Bir gün takımın en önemli skor gücü olabilirken diğer bir gün çember dövmekten ödeye gidemiyor. Ancak o da 2-3-4 pozisyonlarını oynayabilen, zengin varyasyonda bir oyuncu. Özellikle üç sayılık atışlarda ritm tutturduğu zaman çok can yakıyor. Onu savunurken mutlaka yakın savunmalıyız. İlk adımı çok hızlı olmadığı için yanınızdan o kadar kolay geçemeyebilir ama kaldırıp şutu anında sokabilir.

Uzun rotasyonunu şu an sadece iki oyuncu ile dönüyorlar. Lasme ve Davis. İkisi de çok formda. İkisi de çok uzun değil ama ribaund konusunda zamanlama ve yer tutma becerileri sayesinde gayet iyiler. Orta mesafeden ikisi de şutları sokabiliyor, sırtı dönük oyunları ise çok kullanmamakla beraber eşleşmeye göre Davis arada bunu yapıyor. Lasme daha çok ikili oyun hücumlarında etkili. Lasme’nin en önemli özelliği savunmadaki caydırıcılığı. O da Udoh ve Vesely gibi çok blok kovalayan hatta bazen kovalamaz gibi görünüp yardım savunmasında hücum oyuncusunu bloklayan bir pivot. Rahat rahat turnike attığınızı sandığınız bir anda bir yerden çıkıp bloku vurabilir.

Sonuç olarak belki 3 numarada bize karşı biraz daha avantajlı oldukları söylenebilir ama çok da bariz bir üstünlükleri yok.

Ergin Ataman başlı başına bir konu aslında. Coaching olarak, elindeki malzemeyi en iyi kullanan coach’lardan biri olduğunu söylenebilir. İkili oyunları da çok iyi oynatan bir sistemi kurmuştur bugüne kadar her takımında. İşler terse döndüğünde tek kozu bir teknik faul alıp takımını canlandırmaya çalışmak. O da ancak kendi sahalarında işe yarıyor. Bizim sahamızda bugüne kadar iki takım arasında yaşanan gerginlikler nedeniye daha temkinli olması beklenmeli ama ben bu konuda pek emin değilim. Normal şartlar altında bizim sahamızda bizi yenemeyeceğini bildiği için bazı gariplikler beklenebilir. Bunlara karşı hazırlıklı olmalı ve tahriklere gelmemeliyiz. Bu serinin en önemli beliryecisi saha avantajı. Şu anda o bizde ve hiçbir şekilde seyircisiz oynama gibi bir durumla karşı karşıya kalmamalıyız.

Bizim açımızdan duruma bakarsak, takımın bir kupa kaldırma isteği çok yüksek. Bu nedenle geçen sene F4 sonrası yaşadığımız sıkıntıyı yaşayacağımızı hiç düşünmüyorum. Sonuca ve oyuna etki edecek şeylerlerden bir dışarda hangi yabancının kalacağı. Hickman ile birlikte bir yabancı daha dışarda kalacak. Bu isim ya Kalinic ya Antic olacak. Benim tercihim Kalinic’in dışarda kalması yönünde. Antic’in yükselen formu ve bu seviylerdeki tecrübesi nedeniyle daha doğru bir tercih olacaktır.

Salonun dolu olacağını hiç şüphemiz yok, ancak sarı olması konusunda ciddi şüphelerim var. Herkesin şu Sarı Tribün olayına sahip çıkmasını ve bu tarz önemli maçlarda bunu bir koz olarak kullanılmasını umud ediyorum.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir