Geçen sene Madrid hikayemizden beri 15 Mayıs 2016’yı bekledim. Orada yenilmiş olmak hatta yenilmekten beter olmuş olmak bizim enerjimizi bitirmemişti. Çok güzel bir hafta sonu geçirmiş, takımımızla gurur duyarak bunun bir başlangıç olduğunun bilincinde İstanbul’a dönmüştük. Dönerken gittiğimiz herkes ile ortak fikrimiz seneye Final4 nerede olursa olsun oraya gidiyor olacağımızdı.
Kadronun şekillenmesini bekledik. Bir çok kesim tarafından çok da tatmin edici bulunmayan transferlere rağmen takımımıza inancımız tamdı. Ekim ayında bütün organizasyonumuzu yaptık. Maç biletleri, uçak biletleri alındı.
O Ekim ayı ile Mayıs ayı arasında geçen çok keyifli dönem hep 15 Mayıs 2016 içindi. Takım her geçen gün bu finale hazırlandı. Yaşadığımız onca badireye rağmen hiç geri adım atmadan, geçen senenin intikamını alıp son şampiyonu ezerek eleyen takımımız bizim Ekim ayında aldığımız biletin kendi kısmını aldı.
19 Nisan’da Madrid’de RM’i yendiğimiz günden 15 Mayıs’a kadar olan 26 gün boyunca geri saydık. Bizim için artık sezonun kaymağını yeme zamanı gelmişti. Bu süre hiç geçmek bilmedi. Hergün o o günü hayal ederek geçirdik.
Önümüzdeki son aşama 13 Mayıs akşamı oynacağımız Laboral maçıydı. Laboral’in ne kadar ciddi bir rakip olduğunu bilmekle beraber bizi yenebileceklerini hiç düşünmüyorduk. Maç da zaten öyle bir başladı ki ‘tamam bu sefer mental olarak yeteri kadar hazırız bu işe biz’ dedirti. Fakat 13-0 lık skorun ardından birden başka bir maç oynanmaya başlandı. Tüm maç boyunca bir kez daha anladık ki burası F4 burada hiçbir şey kolay değil. Taraftar olarak da takım olarak da bir kez daha kendimize geldik. Uzatmaya giden maçı bu kadar zor bir şekilde kazanmak Pazar günü işlerin ne kadar zor olacağının göstergesiydi. İşin iyi tarafından bakıp bu maçın bizi daha iyi bir şekilde finale hazırladığını düşünmeye başladık.
Cuma geceden Pazar akşamına kadar olan süre yine maçı beklemekle geçti. Ben kendi adıma geçen sene Madrid’de yaşadığım keyfi yaşayamaz oldum. Zaman geçtikce gerginliğim artmaya başladı. Pazar günü öğle vakti takımın kaldığı Hilton oteline gittik. Bir tarafta Vesely ve Datome kız arkadaşları ile oturuyor, Ömer Onan isteyenlerle sohbet edip foto çektiriyor, diğer tarafta uç bir köşede Obradovic de kahvesini için yanında kim olduğunu bilmediğim bir adamla derin bir sohbet yapıyor. Bu görüntü aslında bana takımın o kadar gergin olmadığını düşündürdü ve aslında bir nebze de rahatlattı.
Otel’den çıkıp salona gidene kadar geçen 4 saatlik süre benim için yine zor geçti. Beraber geldiğimiz bir çok arkadaş Laboral-Kuban maçını izlemek yerine dışarda takılmayı tercih ederken ben, oğlum ve bir arkadaşım maçı izlemeye salona gittik. Her geçen dakika benim gerginliğim artıyordu. Bir maç sadece bir maç sonra bütün sezon beni inanılmaz bir şekilde hayata bağlayan EL sona erecek ve şampiyon biz olacaktık. İnancım tamamen buydu. Hiçbir an bu kupayı kazanamayacağımızı düşünmemiştim.
Maç zamanı yaklaştıkça salon dolmaya başladı. Herkes ilk maçtan ağzı yanmış bir şekilde maçın zor geçeceğini ve kazanacağımızı düşünüyordu . Yanımda Alanya’dan gelen bir arkadaşım bana klasik maç ne olur sorusunu sordu. Cevabım şu olmuştu ” Final maçı bu herşey olur. 20 sayı fark da atabiliriz, 20 sayı geri de düşebiliriz, maç son topa da kalabilir” 🙂
İlk yarı bitip 20 sayı geri düştüğümüzde salon tamamen çökmüştü. Bu çöküşün nedeni 20 sayı farktan daha çok takımın başka bir takım gibi sahada olmasıydı. İnanın kendimi aldatılmış hissettim. Sanki bütün sezon benim izlediğim takım beni kandırmıştı. Asıl takım buydu sanki. Farktan söz etmiyorum inanın, beni üzen takımın bu kadar dirençsiz olmasıydı. Bir çok insan şunu düşünüyordu ‘CSKA özellikle Teo ve Colo çok iyiler, baş edemiyoruz’. Hayır efendim konu o değil, biz onların o basketbolu oynamasına izin verdik. Gerçek anlamda ezici bir üstünlük kurdular. Kafamızı kaldıramadık, cevap vermeyi bırakın buna yeltenmedik bile. Bu benim takımım değildi. Benim takımım yenilse bu şekilde yenilemezdi. Bu takım belki geçen seneki takım olabilirdi, kolay dağılan, cevap veremeyen, ama bu seneki takım olamazdı. Olmamalıydı. Bütün sezon bunu beklemedik biz.
Yine sordular , ikinci yarı ne olur diye bu sefer de şunu söyledim ‘ bu basketbolla hiçbir şey olmaz, ama eğer sahaya geri dönersek , basketbol oynamaya başlarsak 20 sayı fark hiçbir şey değil’. 3.Çeyrekte hareketlenmiş ancak bir türlü geri dönememiştik. Fark 15 lere inmesine rağmen bir türlü geliyoruz mesajını veremiyorduk. 3.Çeyreğin bitmesine 3 dk kala fark yine 21 e çıkmıştı. O dakikadan sonra gelen Antic’in üçlüğü ile yine bir hareketlenme geldi ve çeyrek 16 sayı farkla bitti. Yine aynı arkadaşım bir kez daha sordu ‘gelebilir miyiz abi geri’ ben de şöyle cevap verdim ‘ zaman azalıyor ama eğer 15 sayı ve altında tutarsak o zaman imkanı var geri dönüşün’. Ve o inanılmaz son çeyrek başladı. Fenerbahçe geri döndü. Sadece basketbol oynamadı takım, bu parkelerin kralı benim mesajını verdi. De Colo, Teo hepsi tükendi, elleri ayakları birbirlerine dolaştı. Potayı göremediler, kafalarını kaldıramadılar. Hepsinin içine girdik, ağızlarının içindeydik, Dixon hayattan bezdirdi mesela Teo’yu. Bogdan her saniye kovaladı Colo’yu, geçenlere arkada bekleyen Udoh gerekli cevabı veriyordu. Geliyorduk. Gerçekten geliyorduk. Her geçen saniye o 26 gün kala başladığımız geri sayma işini bu sefer skor üzerinde yapıyorduk. Arada buldukları bir iki basket asla onlara inanç getirmiyor ve yavaş yavaş kaybetme hissiyatına düşüyorlardı. Fark 20 lerdeyken yerinde duramayan sürekli hoplayıp zıplayan, kimse ona bakmamasına rağmen sürekli bişiler söylemeye çalışan ama sadece itici bir görüntü sergileyen Itoudis kıpırdayamaz olmuştu. Maçın son 40 saniyesinde 3 sayı gerideyken Dixon’ın üçlüğü ile beraberliği yakaladığımız anda molaya giderken herkes biliyordu ki maçı biz kazandık. Artık karşımızda çaresiz kalmış bir takım vardı. Teo ve Itoudis ikilisi bir kez daha basiretsizliğini gösteriyordu. Bizim bench’te enerji patlaması vardı, herkes kupanın nasıl havaya kalkacağını düşünüyordu. Hücum etti CSKA ve yine topu potaya atamadılar , Kostas çaldı topu ve arkasına faul. Çizgiden yine hata yapmadı bizim buraları en iyi oynamayı bile oyuncumuz. 2 Sayı öne geçtik ve sadece bir savunma vardı geriye kalan. Aylar , haftalar, günler geçmişti. Bütün sezon hakkını almak üzereydi. İlk yarıyı harcayan takım tekrar kendisi olup bütün sezon yaptığını yapmıştı. 21 Saniye sadece 21. O ana 12 sayıda tutmuştuk CSKA yı ve onların bu topu potaya atacak oyuncuları uzunca bir zamandır kayıptı. Bu topu Teo veya Colo’nun kullanacağı çok netti. Bizim açımızdan en iyi senaryo da zaten buydu. Büyük bir baskı altında topu Teo eline aldı, kaçırdı, atladık , yakalayamadık, sekti top, Colo aldı, olsun alsın, şuta kalktı, kalksın kalksın sorun yok atamayacak ki, atamıyor kaç saattir, fırlattı topu potaya, gitsin sorun yok rahat olun, sekti potadan , tamam zaten normali bu, geldi şampiyonluk, al hadi Udoh bitir şunu, 3 saniye var sadece. Olmadı. O top gitti Khryapa’nın olduğu yere düştü, belki Hines’a düşse yanındaki Udoh ona attırmayacak, ama hayır Khryapa’nın olduğu yere düştü, havada alır almaz bitirdi Khryapa , bitirebilecek tek adam bitirdi. O top Colo’ya gelse tekrar veye Teo’ya hiçbir şey olmayacaktı.
Bizim için olabilecek en kötü senaryo oldu. Bütün maç geriden gelen takım, öne geçti ve uzatmaya götüren basketi yedi. Eğer o uzatmaya giden son basketi biz atsaydık yani uzatmaya maçı biz götürseydik inanın o uzatma periyodu böyle olmayacaktı.
Sonrası hakemdi, şuydu, buydu, boşverin. Bir ribaund ile şampiyonluk gitti. İşte bu kadar basit. Bir ribaund. O ribaunda biz alsak şampiyonduk. Onlar aldı ve onlar oldu. EL tarihin en efsanevi şampiyonluğu bir ribaund yüzünden ellerimizden kaçtı.
Maç sırasında çevremde oturan bir kaç insan, bütün sezon boyunca toplasan iki maça gelmemiş , Final olduğu zaman ortaya çıkan bir kaç taraftar şöyle diyordu : Dixon buraların oyuncusu değil, Vesely faul bile atamıyor bu ne biçim oyuncu.
Bizi buralara bu oyuncular getirdi, Dixon bütün sezonu neredeyse tek başına oynadı, Vesely 35 dakikalar sahada kalıp takın için herşeyi yaptı. Benim için bu takım çok özel. Kupa gitti, şampiyonluğu kaçırdık evet. Belki Vesely bütün maç faul atamadı, belki Dixon maçın başında kötü oynadı. Bırakın bunları hepsini bırakın. Bir ribaundu alsaydık biz şampiyonduk. Bu kadar basit.
Ben şampiyon olamadığımıza çok üzülüyorum, bunu haketmiştik. Olsun seneye oluruz. Sonraki sene oluruz. Ama inanın bu takımın, bu kadronun, bu güzel insanların birlikte şampiyon olmasını , bu sevinci birlikte yaşamasını herşeyden çok istiyordum. Onlar için çok üzgünüm. Umarım dağılmadan bu kadro seneye de beraber olur ve birlikte bu kupayı kaldırırlar. Obradovic bizimle beraber olduğu sürece kimse endişe etmesin bu şampiyonluk gelecek hatta şampiyonluklar gelecek.
Bir çok hayalimiz vardı, o dönüş uçağını gecenin bilmem kaçına rağmen karnaval alanına çevirecektik, her yerde şampiyonluğumuzu kutlayacaktık. Yapamadık. İki gün geçti, artık kendimize gelme zamanı. Yarın bu takım Ülker Arena’ya çıkacak. Bırakın play off maçını gazozuna bile çıkıyor olsaydı yine de o salonu doldurmak gerekirdi. Yarın yapmamız gereken bu, onlara olan sevgimizi gösterme zamanı. Bu takım final maçının ikinci yarısındaki takım. Bu takım bizim takımımız.
tüylerim diken diken oldu.. yeni de yaşadım..
fark 10 sayıya düştükten sonra her hucumlarında elimle kalan farkı gösterip, tüm parmaklarımı kapatacam bu mac demistim.. oldu da ama o ribaundu düsünemedim..
arkadasin dedigi gibi ; 10 saattir salonun önünde o ribaundu almaya calisiyorum ama alamiyorum..
uzun bi süre o riabundu almaya calisacagiz galiba..
gururlu ama travmatik bir son oldu..
Ben de maç boyunca senin parmaklarını takip ettim, vazgeçme Altay dedim hep içimden, kapanacak o parmaklar
Yazılarından basketbolu öğreniyorum teşekkürler????
Kardeş ilk kez yazını okudum. Ve sanki ordaydım. Sadece basketbol bilgisi degil yazım dilin ve duygularını ifade edişin gerçekten güzel. Tebrikler. Hani bir kez bile okumadın demiştin yaa baştan sona ilk kez okudum evet ama öbür yazıların bana çok teknik geliyordu başlıyordum ama bitiremiyordum.
ben hala sevdik seniiii tezahüratını söylüyorum
herşeyden çok, fenerbahçe bize bu yoldan geri dönüş yooookkk :))))