Zeljko Obradovic ve Fenerbahçe Ülker

Basketbol bir takım sporudur, ve o takımın hocası o takımın başarısının temelidir. İstediğiniz kadar iyi oyuncuları takımınıza alın onları nasıl kullanmanız gerektiğini bilmezseniz başarılı olamazsın.

Çok farklı coach tarzları var basketbolda. Bazıları yıldızları sevmez oynatamaz , onların ön plana çıkmasını istemez, bazıları kendi yıldızlarını yaratır , bazıları iyi oyuncuları bulur getirir ama takımı yönetemez,bazıları yıldız oyuncuları daha da yıldız yapar, bazıları maç içinde iyidir bazıları maç hazırlığında, bazılarının stratejileri iyidir bazılarının hamleleri.

Peki bir coach’u iyi coach yapan nedir? Gençleri oynatması mı, yeni yıldızlar yaratması mı, iyi basketbol oynatması mı? Bunların hepsi istenir ama daha da önemli bir beklenti vardır ki o da “Sonuç”tur. Sonuç almadığınız sürece neler yaparsanız yapın eleştiri alırsınız, büyük coach olamazsınız.

Zeljko Obradovic’in nasıl bir coach olduğu ile ilgili sürekli tartışmalar dönüyor. Oyuncu seçimlerindeki hata yaptığı, savunma sistemini bir türlü oturtamadığı, hücumda herhangi bir set üzerinden oynamayıp çok fazla birebir oynattığı, bazı oyuncularda fazla ısrar edip bazılarına hiç şans vermediği, yerli-yabancı oyuncu ayırımı yaptığı bla bla bla.

Hatta bugüne kadar 4 ayrı takımda almış olduğu 8 EL şampiyonluğuna ve bir dolu ulusal kupasına çamurlar atılıyor.

Neden peki? Çünkü burası Türkiye. Bilenlerin , bilginin değil, işkembelerin çalıştığı bir yer burası.

Obradovic FBU’in başına geçtiğinde takım ne durumdaydı. Spajiha döneminin son yılından itibaren başlayan çöküş Pianigiani ile tavan yapmış, iki sene arka arkaya bırakın EL’i Türkiye’de yarı final göremeden elenmiş bir takım durumundaydık.

Takımda sözleşmesi devam eden Bo Mccalebb, Bojan Bogdanovic ve Gasper Vidmar ile yerli rotasyonununda Oğuz, Emir, İlkan Karaman, Ömer Onan vardı. Bu oyuncuların üzerine özellikle Genç Milli Takımda ve Tofaş’ta iyi bir performans gösteren Kenan Sipahi, Erdemir’de yıldızı parlayan Melih Mahmutoğlu, Banvit’in mili oyuncusu İzzet Türkyılmaz ve Barış Ermiş yerli rotasyonuna ilave edildi. Yabancı sınırlamasının 3+2 olması nedeniyle sadece üç yabancı transfer etme şansı olması nedeniyle de 30 yaşına rağmen Malaga’da son senesinde harika bir sezon geçiren Luka Zoric, NBA’den dönen büyük yetenek Linas Kleiza ve Laboral’den Nemanja Bjelica transferlerini yaptı. Yerli oyuncular konusunda çok yönlendirici olduğu söylenemez ancak yabancıları tamamen kendi seçti. Sezon başında bu üç oyuncu için de bir kişinin bile olumsuz düşüncesi olduğunu duymadım. Herkes özellikle Kleiza transferi ile çok mutlu olmuştu. Zoric de hem yüzü dönük hem sırtı dönüm hücum edebilmesi, ribaund özellikleri ve hızlı ayakları ile 5 numara sorununu çözebilecek bir oyuncu görünümündeydi. Üstelik Avrupa Şampiyonasında bu oyuncular harika performanslar sergilemiş, Kleiza turnuvanın en iyi ilk beşine seçilmişti.

Başta Obradovic transferi arkasına bu oyuncuların takıma katılmasıyla herkes büyük hedefler koymaya başladı. Sezona da harika bir başlangıç yaptı takım. Hem ligde hem EL’de uzunca süre hiç yenilmedi. Sadece galibiyetler değil oynanan basketbol da herkesi tatmin ediyordu. Bojan ve Emir önderliğinde takım inanılmaz bir performans sergiliyordu. Fakat Kleiza beklenen performansı bir türlü yakalayamadı, ve ondan verim almak için ona çok fazla şans veren Obradovic, Bjelica’nın sürelerini kısıp sorumluluğunu azaltmasıyla onu da devreye sokamadık. Zoric, özellikle Vidmar sakatlandıktan sonra o bölgede yetersiz olduğunu ispatlarcasına bir performans sergilemeye başladı. Kenan’ın da sakatlanmasıyla hem uzun hem kısa rotasyonlarında sorun yaşamaya başladık. Emir ve Bojan üzerlerine düşen aşırı yük nedeniyle yorulmaya ve kötü oynamaya başladılar, yapılan Jackson Sekulic hamleleri birazda zorunluluktan yapılmış olmaları nedeniyle hiç verim veremediler. Ve düşüş trendi başladı.

Obradovic bir çok coach’un örnek aldığı bir coach. Bir çok konuda herkese ilham veren bir hoca. Savunma stratejileri de hücum stratejileri de herkes tarafından çözülmeye ve kopyalanmaya çalışılıyor. Obradovic artık P&R hücumlarının herkes tarafından çözüldüğünün ve yeni hücum sistemleri geliştirilmesi gerektiğinin farkındaydı. Bu nedenle genelde asist üzerinden değil, kendi pozisyonunu yaratabilen oyuncular seçti kadrosuna. Ve bunun üzerine hücum setleri düzenledi. Geçen sene takımda pass first bir pg olmaması nedeniyle bu tarz bir oyun oynadığı düşünülüyordu. Ancak Bo dahil, Emir, Bojan, Kleiza, Bjelica, Zoric, hatta Kenan , hepsi birebiri oynayabilen kendi pozisyonunu yaratabilen oyunculardı. Bu tarz bir oyun geliştiremezseniz, yaratıcı özellikleri olan oyuncularınız olmazsa mutlaka bir yerde tıkanırsınız mantığı ile takıma bunu aşılamaya çalıştı. Ancak yukarda bahsettiğim gibi Kleiza ve Bjelica’dan verim alınamaması ve diğer sebeplerle yük sadece Emir ve Bojan’ın üzerinde kaldı. Tüm rakipler de Bojan’ın üzerine 2’li 3’lü sıkıştırmalar yaparak onun etkinliğini sona erdirdiler. Pas yeteneğinin de olmaması nedeniyle bu tarz savunmalar sürekli onu top kaybına ve zorlama şutlara itti. Top16’nın başlamasıyla ilk 16 üçlüğünde isabet bulamadı Bojan. Bojan ile birlikte Emir de form düşüklüğü yaşayınca herşey terse dönmeye başladı. Normal sezonu 8-2 galibiyet oranıyla geçen takım Top16 da tamamen dağıldı.

Türkiye Liginde de çok dominant bir basketbol oynayamıyor ve malum seri sonunda şampiyonluk elde ediliyordu. Tüm bunlar Obradovic’in sorgulanmaya başlamasına neden oldu.

Bu seneye de pek de istenilen gibi başlamadı takım. Tam 7 oyuncu transfer edildi. Transfer politikası oldukça eleştirildi Obradovic’in ki takıma Gherardini’nin katılmasıyla transfer başarısının daha da artması bekleniyordu. Ancak hem TBL de hem de EL de arka arkaya gelen mağlubiyetler Obradovic düşmanlarını iyice heyecanlandırdı.

Vesely, Hickman, Glock ve Bogdan sürekli eleştirildi, hepsinin kötü transferler olduğu söylendi. Semih kumarının çok tehlikeli olduğu ve yanlış bir hareket olduğu iddia edildi.

Hücumda sürekli Glock’ın eline bakılması, bir sistemin olmaması, savunmada özellikle her takımın üç sayı yüzdelerinde rekor kırması, çok kolay sayılar yenmesi Obradovic üzerindeki eleştirileri doruk noktaya çıkarıp onun kötü bir coach olduğu bile söylendi.

Normal sezonda özellikle Barcelona deplasmanından alınan galibiyetin arkasına biraz dağılır gibi olan kara bulutlar, Top16 da kendi sahamızda CSKA ve Olympiacos mağlubiyetleri ile tekrar bir araya geldi. Kimse o maçlarda oynanan oyunun, yapılan savunmanın ne olduğuna bakmadan maç sonunun oynanaması ve kaçan tonca serbest atış nedeniyle alınan mağlubiyetleri dünyanın sonu gibi göstermeye başladılar.

Halbuki takım gözle görülür bir iyileşme gösteriyordu. Hem hücumda hem savunmada büyük değişimler vardı. Çok defa yazdım, her pozisyonda switch üzerinden savunma yapabilmek hiç kolay bir şey değil, eşleşmelerin ve yerleşmelerin zamanında ve yerinde olması gerekiyor. Bu da bir anda olabilecek bir şey değil. Şu anda tüm takımlar bunu deniyor, her pozisyonda adam değişiliyor, bazen kısaya uzun, bazen uzuna kısa kalınıyor. İyi takımların tamamı bunu yapıyor. Bunun için oyuncu yapınızın uygun olması gerekiyor. Özellikle uzunlarınızın yetenekleri çok önemli. Bizde Bjelica ve Veseyl gibi bu işi harika yapabilen 4 numaralar zaten var, ancak 5 numaralarda bu iş o kadar kolay değil. Yine de Vesely’nin 5 numaradan aldığı süreler, Zoric ve Semih’in biraz daha bu sisteme uymasıyla hedefe daha fazla yaklaşmaya başladık.

Hücumda ise bireysel yeteneklerini takım oyununa döken bir takıma sahip olduk. Takımın tüm oyuncuları birebir ile sağladıkları avantajları topu paylaşmaya başlayarak takım oyununa dönüştürüp akışkan ve verimli bir hücum performansına dönüştürdü. Sadece hücumda topu paylaşan değil, her konuda birbirine yardıma gelen oyuncular haline geldi tüm takım.

Şu ana kadar okuduklarınızı tam 2 ay önce yazmışım. Daha F4 yaptığımız belli olmadan. Sonra yazıyı bitirememiş ve yarım bırakmışım. Şimdi bu yazıyı okumak belki size çok bir şey ifade etmeyebilir. Bir taraftan da sizler gibi basketbol severlerin takip ettiği benim gibi yazanlar için de çok şey ifade edebilir. Ne yazik ki herkes bizim kadar bilinçli olmayabiliyor. F4 de çok da harika sonuçlar alamayabilir ve belki sezon sonunda TBL de şampiyon olamayabiliriz. Bu iki durum da bana pek olası gelmiyor ve bu takıma sonuna kadar inanıyorum ancak bu durumlarla karşılaşırsak hepimize düşen bu takıma ve Obradovic’e sahip çıkmalıyız. Eğer bu sene bizi gururlandıran bu takımın bunu daha uzun seneler yapmasını istiyorsak sadece iyi günde değil kötü günde de her şekilde destek olmalıyız.

Rakip analizleri yazılarımın arasına bunu da sıkıştırıp geldiğimiz noktanın altını çizmek istedim.

Herkese iyi haftalar

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir