Euroleague’de Top16’ya Girerken..

Gruptan çıkmamızın kesinleştiği deplasmandaki Milan maçından itibaren herkes Top16 gruplarını konuşmaya başlamıştı. Hesaplar yapılıyor  rakipler seçiliyordu. Hangi grup daha iyi olur, hangi gruptan çıkarız hangi grupta olursak çaprazdan eşleşeceğimiz hangi takımı geçme şansımız olur gibi bir çok hesap yapılıyordu. Daha önce de söylediğim gibi aslında işin eğlenceli kısmı bu 🙂

İşin gerçeğinde ise hangi grupta olduğunun , hangi takımlara karşı daha avantajlı olduğunun , gruptan çıkarsan kiminle eşleceğinin aslında hiçbir önemi yok. Bir tane önemli gerçek var şu an EL’de: CSKA, Barcelona ve Real Madrid bir üst sınıf takımlar, geriye kalanlar hepsi birbiriyle denk takımlar. Ancak şunu da gördük ki, Barcelona da, Real Madrid de yenilmeyecek takımlar değiller. CSKA nispeten zorlu bir grupta olmasına rağmen, yani Maccabi ve Malaga gibi iyi takımlara rağmen 10-0 lık derecesi ve maç başına 16,2 sayı farkıyla bütün maçlarını kazandı ki 2. maçtan sonra Markoishvili,  5 maçtan sonra Teodosic’ten ve tüm sezon boyunca Khryapa’dan yoksun olarak oynadılar. Öyle bir ritm tutturdular ve öyle bir üstünlük kurdular ki en çok sayı atan (88), en çok verimlilik puanı toplayan(110,7), en çok asist yapan (22,4), en yüksek yüzdeyle iki sayılık kullanan(%58,6), en yüksek yüzdeyle üç sayılık kullanan(%42,5), ve toplam şut yüzdesi en yüksek olan(%52,9) takım oldular. Onların detaylı analizini 2 Ocak’ta oynayacağımız maçtan önce ayrıca yapacağım için çok fazla ayrıntıdan bahsetmiyorum. Yine de şu an tüm takımların üzerinde bir seviyede basketbol oynadıklarını ve fark yarattıklarının altını çizmek istedim. Bu takım haricinde hiçbir takım bizimle oynarken maça kesin favori olarak çıkmayacaktır. Hatta tüm bu olumlu istatistiklerine rağmen İstanbul’daki CSKA maçının favorisi olarak bile bizi göstereceklerini düşünüyorum. Durum böyleyken isterseniz E grubunda isterseniz F grubunuda yer alalım bence çok önemi yok. Önemli olan bizim ne durumda olduğumuz.

Geçen sene inanılmaz bir form yakalayıp aynı grupta yer aldığımız Barcelona ve CSKA’yı 4 maçın 3’ünde yenmiş ve grubu lider bitirmiştik. Fakat devamını getirememiş ve Top16 da feci süpürülmüştük. Bunun birinci sebebi takımın üzerine kurulduğu iki oyuncu Emir ve Bojan’ın inanılmaz form düşüklüğü ikinci sebebi ise çok zorlu başlayan fikstür idi. Bu sene de zorlu bir başlangıç fikstürümüz olduğunu kabul etmek lazım. Önce grupta yer alan takımları bir hatırlayalım:

CSKA (10-0)

Olympiakos (8-2)

A. Efes (6-4)

Fenerbahçe (8-2)

U.Malaga (4-6)

Laboral (5-5)

Milan (5-5)

Nizhny (5-5)

F grubunu oluşturan takımların galibiyet mağlubiyet toplamları 51-29 olmuş. E grubunda ise bu oran 48-32 olarak gerçekleşmiş. Eğer bir değerleme yapmak gerekirse bence takımların potansiyellerine ve performanslarına göre takım sıralaması şöyle olur:

1) CSKA

2) Olympiakos

3) Fenerbahçe

4) A.Efes

5) U.Malaga

6) Milano

7) Laboral

8) Nizhny

Umarım grup bu şekilde sonlanır 🙂 Fikstüre de bakmak gerekirse

1. Hafta: Fenerbahçe Ülker-CSKA Moskova (2 Ocak Cuma – Saat 20:00)

2. Hafta: Nizhny Novgorod-Fenerbahçe Ülker (9 Ocak Cuma – Saat 18:30)

3. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Olympiakos

4. Hafta: Emporio Armani Milan-Fenerbahçe Ülker

5. Hafta: Unicaja Malaga-Fenerbahçe Ülker

6. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Laboral Vitoria

7. Hafta: Anadolu Efes-Fenerbahçe Ülker

8. Hafta: CSKA Moskova-Fenerbahçe Ülker

9. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Nizhny Novgorod

10. Hafta: Olympiakos-Fenerbahçe Ülker

11. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Emporio Armani Milan

12. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Unicaja Malaga

13. Hafta: Laboral Kutxa-Fenerbahçe Ülker

14. Hafta: Fenerbahçe Ülker-Anadolu Efes

Geçen sene benzer bir fikstür ile başlamış önce Olympiakos deplasmanına gidip, kendi sahamızda Barcelona ile oynamış ve sonrasında Malaga deplasmanına gitmiş ve bu üç maçtan da mağlup ayrılmıştık. Bu sene de grubun iki favori takımı ile ilk üç hafta kendi sahamızda karşılaşacağız. Bu iki maçın arasında da Nizhny deplasmanına gideceğiz. Ve bence bu 3 maç bizim gruptaki kaderimizi belli edecek. Kendi sahamızda oynayacağımız ilk iki maçta bu grubun iki favorisinden en az bir galibiyet çıkartabilirsek (ki bu galibiyetin Olympiakos olma ihtimali daha yüksek) o zaman şansımız çok ciddi yükselecektir.

Ancak bu fikstür işini ciddiye almakla birlikte çok da önemli olduğunu düşünmüyorum. Biz eğer sezonun ilk yarısında ortaya koyduğumuz basketbolu biraz daha sertleştirip tekrar edebilirsek kiminle ne zaman karşılaşırsak karşılaşalım sorun olmayacak.

Takımın en önemli eksiği konumundaki point guard mevkiisine Zisis’in transferi ile aslında önemli bir hamle yapıldı. Bu zamanda bu derece üst seviye bir oyuncuyu takıma kazandırdıkları için başta Gherardini olmak üzere herkese teşekkür etmek lazım. Zisis’in  tüm takımın performansını yukarı çekebilecek, Obradovic’in basketbol felsefesine uygun, disiplin ve takım uyumu açısından son derece önemli bir transfer olduğunu düşünüyorum. Onunla ilgili ayrıca bir analiz de hazırlamaya çalışacağım ilerleyen günlerde. Ancak şunu da söylemek istiyorum. Ben basketbolun görselliğine hayran olan ve bunu izlemeyi tercih eden bir basketbolseverim. Benim basketbol anlayışıma ve hatta takıma daha uygun olduğunu düşündüğüm transfer Heurtel idi. Sene başında daha hiç adı geçmezken bile onun bu takım için çok önemli bir transfer olacağını belirtmiştim. Onu Efes yerine bizim almamızı gerçekten çok istemiştim. İşin bir diğer tarafı da bana göre Zisis Efes için Heurtel de bizim için daha uygun isimlerdi. Basketbol temposu ve oyun sistemi açısından bunu söylüyorum. Her ne olursa olsun iki oyuncu da takımlarına büyük katkı sağlayacaklar ve Top8 de onları biraz daha favori hale getireceklerdir. Umarım iki takım birlikte Top8 yaparlar.

Gruptaki diğer takımlara gelince. Malaga her zaman sert bir takım olmuştur. Coach Plaza ile birlikte her takımı her yerde yenebilecek kapasitede olmalarına rağmen her takıma yenilebilecek bir potansiyelleri de var. Ben ilk dört takım haricinde yukarıyı en zorlayacak takım olarak onları görüyorum.

Milan takımı geçen sene de normal grup maçlarını çok sıradan tamamlayıp Top16 da vites arttırmış ve grubu 2.sırada tamamlayarak playoff serisinde saha avantajını eline geçirmişti. Bu sene de benzer bir çıkış yapabilecek kapasiteleri var. Langford’un yerini dolduramadılar ama bu yine de onların bu çıkışı yapmalarını engelleyecek bir durum değil. Sertleşen savunmaları ve farklı hücum silahlarına sahip olmaları sayesinde her an ilk dört yapabilecek bir takım olduklarını düşünüyorum.

Laboral tempolu oynayan, savunmadan daha çok hücuma konsantre olan, ve hücumunu oturttuğu gün herkes için tehdit olabilecek bir takım. Ancak dediğim gibi savunmada çok kırılganlar. İşlerin zorlaşıp sertleştiği Top16 da bu zorlu takımların içinde şanslarının daha az olduğunu düşünüyorum ki en önemli silahlarından biri olan Heurtel’i de kaybetmiş oldular.

Nizhny grubun nispeten en zayıf takımı gibi duruyor ancak sonuçta bu takımın U.Kazan’ı devre  dışında bırakarak Top16 yaptıklarını unutmamak lazım. Hiçbir şekilde banko galibiyet yazamayacağımız maçlar oynayacağız onlarla da. Ancak bu grubun kilit takımı olabilirler. Alacakları sürpriz galibiyetler ilk 4 hedefleyen takımlara ciddi darbeler vurabilir.

Gelelim grubun üst tarafındaki takımlara. Efes’i zaten herkes yakından tanıyor. Heurtel transferi ile gerçekten çok önemli bir hamle de yapmış oldular. Sınırlı hücum gücü olmaları nedeniyle Ivkovic’in çok kısa sürede oturttuğu savunma anlayışı ile oldukça önemli bir rakipler. Sağlıklı bir Krstiç ve entegre olmuş Heurtel ile bence hücum tarafında da bir gömlek yukarı çıktılar. En önemli eksikleri 2 ve 3 numaralarda güvenilir bir şutörlerinin olmaması. Cedi de, Jannings de, Perperoglou da hatta Furkan da çok iyi oyuncular. Ancak işler sıkıntıya girdiği zaman şutu kaldırıp atabilecek ve bunu sokabilecek oyuncular değiller. Belki biraz Perperoglou bu işi yapabilir ama o da tam bu isim değil. Ve genelde bu şutörler sabit şutörler. Ayakları yerdeyken şuta kalkmayı seven oyuncular. Biraz Jannings bu tarifin dışında ama o da çok istikrarsız. Gerçi Heurtel’in takıma katılmasıyla bu oyuncular çok daha uygun şut imkanları bulacaklardır. Bence bizim grubun 2.sırası için 3 net adaydan biridir Efes.

Olympiakos senelerdir buraları oynayan, kadrosuna, coach’una aldırmadan gelenekleriyle bu seviyelerde kalabilen bir takım. Onlar da sertleşebilen savunmaları ve Spanoulis liderliğindeki hücum silahları ile her zaman her grubun favorisi olacak bir takım.

Sonuç olarak oldukça zorlu takımlarla çok zorlu 14 maç yapacağız. TBL’de oynadığımız Efes maçı bize gösterdi ki, sertleşen savunmalara karşı zorlanma ihtimalimiz var. Her geçen gün katkısı ve performansı artan Bjelica, Vesely ve Semih’in öne çıktığı uzun rotasyonumuza , Zisis’in de katılmasıyla daha da zenginleşen kısa rotasyonumuzun eşlik ettiği her maçta galibiyet şansımız olacaktır. Hele bir de CSKA galibiyetiyle başlama durumumuzda ki bunun çok zor olduğunu bir kez daha belirtmek isterim, grubun ciddi favorisi haline gelebiliriz.

Güzel maçlar bizleri bekliyor…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir