Beklendiği gibi rahat ve stressiz bir maçın sonucunda Bayern Munich’i 87-81 yenerek grubu 8-2 galibiyet oranıyla ikinci sırada bitirdik.
Maçın özelinde de bu sene oynadığımız maçlardan çok da farklı bir maç izlemedik. Rakibin bizim seviyemizde olmaması nedeniyle maç içinde ufak bir iki hamle ile hep farkı açıp sonrasında yine yatay seyreden oyunlarla 5-10 sayı farklarla maçı götürüp sonunda da 6 sayı ile kazandık. Tüm maç boyunca biz boyalı alanı daha iyi kullanan ve buradan çok yüksek yüzdeyle hücum eden (28/41 ile %68,3) takımken , Bayerm Munich de sezon boyunca devam eden zaafiyetimizi değerlendirip 3 sayı çizgisinin gerisinden hücum (13/28 ile %46,4) etmeyi tercih etti. Bu kategoride sezon boyunca süren anti liderliğimizi devam ettirmeyi başardık 🙂 Normal sezonu maalesef %44,5 ile üçlük yiyerek bitirdik. Bizden sonra gelen en kötü takım Turow %42,2 ile oynadı ve herkesin bildiği gibi 10 maçta sadece bir kez galip gelebildi. Bu istatistikte ilk 8 de Top16’ya kalan bizim haricimizde iki takım var : Alba Berlin ve Real Madrid(%38,3). Hatta şöyle bir ironi bile var maçta: Geçen sene 3 sayılık yüzdesi çok kötü olması nedeniyle takımdan gönderilen Bo McCalebb bile %50 ile 3 tane üçlük isabet buldu 🙂
Kötü üçlük savunmamız haricinde 16 da top kaybı yapıp sezon ortalamamızın üzerine çıkmamız da olumsuz taraflarından biriydi oyunumuzun. Son olarak da sezon boyunca yine büyük sıkıntı çektiğimiz hücum ribaundu verme konusunda da kendimizi tekrar etmekten uzak kalmayarak tam 16 kez ikinci hücum şansı verdik rakibimize.
Tüm bu olumsuz rakamlara rağmen rahat bir maç oynayıp kazanmayı bildik. Belki de bu maçın özelinde beni en çok mutlu eden istatistiğimiz 24 asist yapmış olmamızdı. Ve bu 24 asistin içinde hiç bir oyuncu 4 den fazla asist yapmadı. 12 kişinin de süre aldığı ve bu 12 kişinin 11’inin skor ürettiği akşamda skor üretmeyen tek oyuncu olan Kenan Sipahi maalesef asist yapmayan 3 oyuncudan da biri olmaya başardı. Çok şey beklediğimiz iki genç point guardımız Kenan ve Berk maçı 0 asist ile tamamladılar. Bir de Oğuz asist yapmadan maçı bitirdi geri kalan 9 oyuncu da en az bir asist yaparak hücum organizasyonlarına katkı sağladı. Bu görüntü aslında Obradovic’in sezon öncesinde aklındaki düşünceyi pratiğe döktüğünün bir resmi oldu . Oyunu kurma sayı pası üretme işini sadece pg yapmak zorunda değil, ben bunu bütün takımla yaparım diyen Obradovic başarılı oldu diyebiliriz. Ancak bütün takım bu şekilde organizasyona katkı sağlarken en fazla katkıyı vermesi gereken pozisyon olan pg mevkisinden bu kadar az verim almak insanı düşündürüyor. Kenan da Berk de büyük potansiyeller. İkisine de inanıyorum büyük oyuncu olacaklarına. Ancak potansiyel performans değildir. İstedikleri kadar yetenekli olsunlar, çok çalışıp bunu performansa dönüştürmedikleri sürece sadece potansiyel olarak kalırlar. Bizim takımımız şu anki hedefleri ile bence iki iyi pg ile oynamak zorunda. Eğer takımdaki birinci pg Teodosic veya Rodriguez seviyesinde bir pg ise, Kenan ve Berk ile orayı destekleme riski alınabilir. Ancak bizim elimizdeki birinci pg da maalesef gerçek bir pg değil. Ve görünen o ki buraya bir oyuncu almadan Top16’ya gireceğiz.
Bu maçla ilgili bir diğer olumlu istatistik serbest atışlardı. Gerçi %80 çok iyi bir oran değil ancak bizim gibi %60 seviyelerinde atan bir takım için çok iyi duruyor 🙂
Zoric’in kadroda olmadığı maçta Semih&Oğuz ikilisi yine 5 numara pozisyonunda eksiklik hissettirmediler. Son maçlarda Semih’in büyük çıkışının yanında bu maç Oğuz da 23 dk yakın bir süre sahada kalıp 15 sayı, 3 ribaund 3 asist ile 20 verimlilik puanı üretti.
Tüm oyuncuların süre alması , Glock’un sadece 4 sayıda kalmasına rağmen toplam 87 sayı atılması gayet olumlu sonuçlar. Ancak bir kişiye özel bir paragraf açılmalı ki o da Bjelica. Bu senenin kesinlikle en önemli oyuncusu konumunda bitirdi ilk tur maçlarını. Dünü de 24 dk da 14 sayı, 6 ribaund, 3 asist 1 top çalma 2 blok ve 0 top kaybı ile 25 verimlilik puanı ile tamamladı. Sadece istatistikleri ile değil, sahadaki duruşu, savunma ribaundunun arkasından topu yarı sahaya hızlıca geçirmesi, potanın çok üzerinden aldığı ribaundları, çok zengin hücum varyasyonları ve oyun zekasıyla hep kendine hayran bırakıyor izleyenleri. Basketbol Bjelica kalitesindeki oyuncularla güzel oluyor.
Salon ve taraftar ile ilgili bir iki düşüncemi paylaşmak istiyorum. Ben 2011 yılına kadar çok ciddi bir futbol seyircisi idim. Basketbolu hep sevdim ama futbolu da zevk ve heyecanla izlerdim. O tarihten itibaren malum olaylar nedeniyle ben de bir çok sporsever gibi futboldan uzaklaştım. Obradovic’in gelmesiyle birlikte kombinemi de alıp tamamen bir basketbol seyircisi oldum. Salonun yeri ve konumu nedeniyle bana ters ve uzak olmasına rağmen evine çok yakın olan kolayca gidip gelen bir çok taraftarımız olduğu aşikar. Satılan kombine sayısı bunun delili. Gerçekten güzel bir basketbol seyircisi oluşmak üzere salonda. Basketbolu bilen gerektiği zaman rakibe ve hakeme baskı yapabilen, düzeyli, seviyeli, çoluklu çocuklu( ben de 8 yaşımdaki oğlum ile gidiyorum maçlara) büyük bir seyirci kitlesi var salonda. TBL maçları dahil bir çok maça da gidiyor bu taraftar. Özlenen bir salon oluşmak üzere. Ancak maalesef hala bu salona, gerçek basketbol severlere uymayan, futbol taraftarı olup basket maçlarına tamamen yönlendirme ile gelen gruplar da mevcut . Hatta herkesin bildiği gibi iki farklı grup var ve bunlar olayı tamamen çıkar meselesine dönüştürmüş durumdalar. Yerli yersiz tezahüratlar, maçla alakasız bağırmalar, güdülenmiş yönlendirilmiş hareketler gerçekten bu salona hiç yakışmıyor. Obradovic’in de dediği gibi her maç salona gelen gerçek basketbolseverlerin yanında bu gruplar çok sırıtıyor. Onların bu salondan temizlendiği gün çok daha güzel bir basketbol ortamı olacak Ülker Arena’da. Bizler gibi gerçek basketbol severler ne kadar çok giderse onlar o kadar az gelebilecek. Bu vesile ile herkese bu takıma ve bu salona sahip çıkma çağrısı yapıyorum. Durumu olan herkesin kombinesini alıp salonu doldurmasını bekliyorum. Şuna da inanıyorum ki, biz bu yapılanma ile bir kaç sene içinde F4’ün sürekli abonesi, daha sonrada şampiyonu olacağız. Bunun bir parçası olmak da bizim şansımız.
Oluşan yeni grubumuz hakkındaki genel görüşlerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Herkese iyi haftalar..