Endişeli başladığımız EL’in normal sezonunu gayet başarılı ve iyi bir şekilde noktalamak üzereyiz. Gruplar oluştuğunda kadro yapıları , bütçeleri ve hedefleri doğrultusunda ilk dört için 5 güçlü adayın yer aldığı C grubunda olmak bir çok kişi tarafından tedirginlik yaratmıştı. İlk dördün dışında kalabilme ihtimalleri bile konuşuldu Fenerbahçe Ülker için. Bunun en büyük nedeni, sezon öncesinden beri süre gelen eksiklik ve zayıflıkların , özellikle 1 ve 5 numara eksikliklerinin alacağımız sonuçları çok etkileyeceği ve gruptan çıkmanın çok da kolay olmayacağı idi.
Buna paralel bir şekilde ilk 4 haftayı geçirdik. Nispeten almamız gereken iki maçın ardından Panathinaikos deplasmanındaki dağılma ve sonrasında çabuk toparlanıp başabaş mücadelenin ardından son top ile kaybedilen Barcelona maçı bu endişeleri doruk noktasına getirdi. Fakat o maçın ardından alınan seri 5 galibiyet ile neredeyse grup lideri olarak gruptan çıkma durumuna geldik. Problemlerimizin tamamını bir çok insanın transfer beklentisine rağmen takımın içinde çözerek bu noktaya gelmek de Obradovic’i eleştirenlerin kendilerinden utanmalarına sebep olmuştur diye düşünüyorum.
9 maç tamamlandı ve 7-2 galibiyet yüzdesiyle son maça kendi sahamızda grup ikinciliği garanti bir durumda çıkıyoruz. Sezon başına göre nereden nereye geldik diye bir bakarsak:
1) 5 numara sorunu: Hem hücumda ama özellikle savunmada büyük bir sıkıntı olarak gözüken 5 numara problemi Semih’in yükselen performansı, Vesely’nin zaman zaman 5 numaraya kayarak katkı sağlaması, Oğuz ve Zoric’in ara ara iyi performansları ile yok olmuş görünüyor. Özellikle Barcelona gibi EL’in en iyi uzun rotasyonuna sahip bir takıma karşı bile iki maçta da bırakın ezilmeyi üstün oynamış olmak bizim burada gayet iyi bir rotasyona sahip olduğumuzun net göstergesi oldu. Semih&Vesely ikilisine Zoric ve Oğuz’un vereceği her ekstra katkı bizi bir tik daha yukarı götürecektir. Ancak şu bir gerçek ki, Semih ve Vesely hem savunmada hem de hücumda şu an bu takımı taşıyacak kadar iyi performanslar gösterdiler. 14 maçlık Top16 serisinde mutlaka bu oyuncuların yorulacağı, performanslarının düşeceği ve Zoric&Oğuz ikilisinin iyi performanslarına ihtiyaç duyulacağı zamanlar olacaktır. Bu nedenle mutlaka ve mutlaka bu iki oyuncununda az süreler de olsa rotasyona dahil olması ve katkı vermesi şart.
2) 1 numara sorunu: Takımın ilk pg’ı herkesin bildiği gibi 2 numaradan devşirme Hickman. Kenan geçen sene geçirdiği sakatlığın ardından henüz iyi dönemedi ki dönse bile 19 yaşında bir gencin bu sorumluluğu bu seviyelerde taşımasını beklemek fazla hayalcilik olur. Bu iki oyuncu şu ana kadar hiç bir maçta maça damga vuracak, takımın diğer 4 pozisyonu gibi maç kazandıracak performanslar sergilemediler. İdare ettikleri maçlar oldu ama çoğu zaman da zarar verdikleri maçlar da oldu. İşin oyun kurma tarafında Bogdan, Emir ve bazen Glock’un yardımlarıyla biraz olsun sonuç alındı. Onların bu yetenekleri sayesinde pg lardan sadece topu yarı sahaya geçirme ve ceza şutlarını değerlendirme beklentisine girildi. Ancak Top16 da bunlar yeterli olmayacaktır. Bizim mutlaka oyunu da kurabilen, baskı altında sıkıntı yaşamadan topu getirebilen, ceza şutlarını sokabilen, işler sıkıntıya girdiğinde sorumluluk alabilen gerçek bir point guard’a halen ihtiyacımız var. Bu şekilde devam edebilir miyiz? Edebiliriz belki, ama bu hep bir sıkıntı olarak dönecektir takıma. Obradovic’in kararı burada çok önemli. Risk alıp başarmayı mı deneyecek mevcut takımla, yoksa bir transfer yapıp elini mi rahatlatacak. Kadrodan iki oyuncu göndermesi, son Banvit maçında Emir’i daha çok point guard da kullanması transfer yapacağı sinyallerini veriyor. Umarım iyi bir point guard takviyesiyle Top16 ya başlar ve Top8 için daha büyük bir aday oluruz.
3) 3 numara sorunu: Sezon başında bu da çok konuşulmuştu. Ancak sezon içinde kimsenin buna çok odaklandığını düşünmüyorum. Takımda gerçek 3 numara olarak sadece Emir var. Serhat’ın onu yedekleyeceğini umuyorduk ancak Serhat , Obradovic’in gözüne bir türlü giremedi ve çoğu zaman 12 kişilik kadronun dışında kaldı. Benim 3 numara konusunda beklentim daha çok Bogdan’ın kullanılacağı yönündeydi ki gerçekte de o oldu. Yine bir çok insan Bogdan 3 numarada verimli olamayacağı, fizikli 3 numaraları savunamayacağı , topu daha çok elinde isteyen bir oyuncu olması nedeniyle verimliliğinin düşeceği konuşulmuştu. Sıra sıra konuşmak gerekirse bir çok maçta görüldüğü gibi Bogdan bir çok 3 numaranın arkasında gayet sağlam bir şekilde durdu savunmada. Gentile’de, Thomas’da, Giankovitz’de onun savunmasında çok rahat oynayıp bizi çökertmediler. Bir tek Mardy Colins biraz problem çıkarttı o da takımının zayıflığı nedeniyle bize maç kaybettirmedi. Hücumda daha büyük sıkıntı yaşadı Bogdan. Eski takımı Partizan’da özellikle Westermann sakatlandıktan sonra takımın en önemli oyuncusu olmuş, bütün sezonu hem 1 hem 2 numarada yaklaşık 35 dakika sürelerle oynamış ve maç başına yaklaşık 20 top kullanarak bütün sorumluluğu almıştı. Biz de bu role soyunacak çok sayıda oyuncu olması, Obradovic’e ve takıma kendini ispatlama stresi, ve geldiği yabancı ülkeye takıma alışmasının zaman alması nedeniyle ondan sezon başında çok yararlanamadık. Ancak deplasmandaki B.Munich maçı ile birlikte hem hücum organizasyonlarında daha aktif rol alıp asist sayısını yukarı çekti, hem de daha güvenli şut atıp takımın skor gücüne katkı sağladı. Şu an takımın en güvenilir oyuncularından biri durumunda. Hem 1 hem 2 hem de 3 numarada ihtiyaç dahilinde oynuyor ama genelde onu 3 de görüyoruz.
4) Savunma sorunu: Bol adam değişmeli ve bol yardımlı savunmamız aslında sezon başında beri bizi en çok zorluyan konulardan biri oldu. Her perdede adam değişerek savunma yapıyoruz. Bu nedenle yanlış eşleşmeleri kullanan rakiplere karşı özellikle pota altında uzuna kalan kısa oyuncumuza yardım getiriyor olmamız mutlaka bir rakip şutörü yayın gerisinde boş bırakmamıza neden oluyor. Eğer rakip de doğru adamı topla buluşturursa üçlüğü potamızda görüyoruz. Bu savunma yanlıştır ve hiçbir zaman düzelmez demek yanlış olur. Takımda herkesin hızlı ayakları var, Oğuz hariç bu topların hepsine koşan oyuncalarla dolu rotasyon. Ancak savunmada kaymaların yani yerleşimin oluşması daha zaman alacaktır. Dans gruplarını düşünün, hepsinin bir çizgisi var tüm hareketli danslar boyunca sürekli yerleri değişiyor ancak aralarındaki mesafe hiç bozulmuyor. Bunun için günlerce aylarca pratik yapıyorlar. Basketbolda da aynı şey söz konusu. Bu kaymaların takım halinde doğru mesafeleri koruyarak yapabilmek için çok uzun süreler pratik yapmak gerekiyor. Ancak uzun pratikler sonrasında boş kalan oyunculara hamle yapacak olan oyuncunun geç kalmadan onun üzerine gitmesi sağlanacak. Bu savunma hala bizi oldukça zorluyor ama bu savunma oturacak ve oturduğu zaman bize karşı hücum etmek çok zor olacak.
5) Rollerin oturması: Geçen sene takım kesinlikle Bojan’ın takımıydı. Emir ile birlikte genelde topların çoğunu Bojan kullanıyordu. Bunun sıkıntısını fazlasıyla yaşadı takım. Bu ikilinin formu aşağı düştükçe takım çaresiz kaldı. Bu sene takıma çok sayıda iyi oyuncu katıldı. Bjelica 4 numaranın gerçek sahibi oldu ve o da takımın önemli bir parçası haline geldi. Bu bir taraftan avantajken bir taraftan da kimin nerede hangi topu kullanacağı gibi belirsizlikler ortaya çıktı. Bunun en büyük bedeli olarak Emir’in Barcelona maçında son topu yanlış kullanması sonucu maçı kaybederek ödedik. Sezon başında Glock haricinde hiçbir oyuncu rahat top kullanamıyordu. Ancak an itibariyle bir çok oyuncu nerede ne yapması gerektiğini artık daha iyi biliyor. Bogdan da, Emir de, Bjelica da, Semih de, Vesely de, Glock da rollerini kabullendiler. Bu takım tek bir oyuncunun takımı olamayacak kadar önemli bir takım. Her önemli oyuncu farklı anlarda sorumluluk alıp görevini yapacak duruma geldi. Önemli olan bu noktada kimsenin egosunun altında ezilmeden görevini bilmesi ve takım için oynaması. Bunu sağlayacak en önemli faktör de tabi ki Obradovic. Şimdilik bu roller oturmuş gibi duruyor. Umarım bu konulda yanılmış olmam.
Bayern Munich maçı konusu açıp genel bir değerlendirme ile devam ettim yine 🙂 Çünkü bu maçın hiçbir önemi yok. Sıralama belli olmuş, B.Munich ilk dördün dışında kalmış. Sonucunun kimseyi etkilemeyeceği bir maç bizi bekliyor. Bu kadar stressiz bir son maça çıkıyor olmamız nedeniyle öncelikle Obradovic’e sonra tüm takıma tebrik ve teşekkürlerimi gönderiyorum. Cuma akşamı geçen sene kendi sahamızda oynadığımız Partizan maçı gibi bir maç halinde geçebilir ve yenilebiliriz. Önemli olan geçen seneki Top16 faciasının tekrar etmemesi.
Herkese iyi seyirler
iyi bir point guard takviyesiyle son 8, hem guard hem iyi bir 5 numarayla FİNAL- FOUR gelir gibi geliyor. Sizinde değiniz gibi umarız geçen seneki ruhsuz mücadele tekrarlanmaz. Çünkü bu sene gördük ki ruh olduğu zaman gerçekten ne BARCA ne PANATHİNAİKOS karşımızda direnebiliyor. İnşallah OBRADOVİÇ’İN önderliğinde FINAL-FOUR gelir.
sadece iyi bir point guard bile yeterli olabilir f4 için 🙂
Grubumuz geçen iki seneye nazaran daha kolay CSKA ilke maç olması biraz dezavantaj oldu ama istim üstündeyiz CSKA’yı yendiğimiz zaman hem moral hem de hesap olarak önümüz açılır. Bana Calathes, Huertas, Zizis tarzında bir PG alamayacağız gibi geliyor. Eğer alırsak özellikle Zizis takımı elendiği için daha olanaklı bizi bir basamak yukarı çıkarır. 10 -15 dakika oynayıp 6-7 sayı 3-4 asist yapması bir çok gediği kapayacaktır. Olmazsa da Obradovic’e ve buraya kadar gelen takıma güvenim var ama şunu da söylemek lazım ilk 8 olması gereken F4 başarıdır. Yani takım yine 8’e çıkamaz ise Obradovic başarılıdır diyemeyiz. Haydi Fenerbahçe…