EL’De 9.Hafta.. Barcelona Deplasmanı

Normal sezonda gruptan çıkmayı garantilemiş bir durumdayken Barcelona ile deplasmanda karşılaşmak sanırım sezon başında bizim için en iyi senaryolardan biriydi. Bu sayede stresten uzak olarak çıkacağımız bu maçta yine gerçek gücümüzü test etmek anlamında iyi bir sınav olacak bizim için.

İlk maçı biraz hatırlarsak, felaket bir Panathinaikos deplasmanından gelinmişti , takımın ve coach’un üzerindeki eleştiriler zirve yapmış durumdaydı maç öncesinde. Birçok kişi maçın yine hezimetle sonuçlanacağını bekliyordu. Ancak maç boyunca özellikle Zoric’in geldiği günden beri en iyi oyunu hatta efsane oyununa Bjelica’nın da eşlik etmesi ve savunmada rakip uzunlara üstünlüğü kaybetmemiş olmamız sayesinde gayet iyi bir maç çıkarmış , sadece Oleson’un 4/4 üçlük performansı Justin Doellman’ın çok kritik zamanlarda aldığı 4 hücum ribaundu ve %58,7 ile attığımız yani daha doğrusu atamadığımız serbest atışlar nedeniyle maçı kaybetmiştik. Bu maçın ardında takım çok ciddi bir çıkış yakaladı, EL’de deplasmanlar dahil hiç yenilmedi. Daha da ötesi oynadığı basketbolla keyif vermeye başladı.

Bu haftaki maç nasıl geçecek derseniz aslında çok da benzer bir maç olacağını söyleyebilirim. İlk maçtan önce söylediğim gibi bu sene geçen senelere göre değişik bir kadro yapısı yaptılar. Genelde takımlarında en az 3-4 çok iyi savunmacı tutan Barcelona bu sene rotasyonunun tamamını hücum yönü güçlü oyunculardan kurdu. Ancak hala çok iyi savunma yapıyorlar. C grubu hücum performansları açısından belki de en güçlü grup olmasına rağmen(biz, Milan, B.Munich, Pana) yedikleri 72.5 sayı ile 24 takım içinde en sayı yiyen 4. takım durumundalar. Savunmanın bireylerle değil takımla yapıldığı çok iyi bilen ve bunu herkese ispatlayan bir coach’ları var. Bu takım top16’dan  itiraben yediği sayı ortalamasını 70 altına hatta 65 lere çekecektir.

Diğer bir güçlü yanları uzun oyuncularının çeşitliliği ve yüksek performansları. Artık Ante Tomic’i anlatmaya gerek yok. Herkes onun ne kadar komple bir uzun olduğunu biliyor. Sadece kendi hücum performansı ile değil tüm takımın hücum performansına pozitif katkı yapabilen bir uzun. Bana göre EL’in tartışmasız en iyi saha görüşüne ve oyun zekasına  sahip uzunu. Umarım onu bir gün Fenerbahçe forması altında Bjelica ile yanyana oynarken izleyebiliriz. Sadece Tomic değil tabi ki, Lampe de benim senelerdir transferini istediğim çok komple bir uzun. Justin Doellman’da bu sene transfer olmasına rağmen takıma çabuk uyum sağlayıp büyük katkı veriyor. Çok soğukkanlı ve fiziğinin çok üzerinde güçlü ve ribaund özellikleri olan bir 4 numara. Yine hala gelişimini sürdüren Pleiss ve Nachbar da yumuşak olmalarına rağmen çok ciddi hücum silahları. İlk maçta Zoric’in çok ekstra oyunu ve Semih’in pota altı sertliği getirmesiyle onların uzunlarına karşı çok ezilmemiş hatta zaman zaman üstünlük sağlamıştık. Semih’in giderek artan performansı ile bu maçta yine onlara rahat oynama imkanı vermemesini bekliyorum. İlk maçta çok denediğimiz ancak bir türlü kullanamadığımız Vesely&Doellman eşleşmesinin fizik avantajını bu sefer lehimize çevirebilirsek üstünlük kurma şansımız daha da artacaktır.

Bu sene kadro derinliğinde belki de en zayıf oldukları nokta 3 numaraydı. Ellerinde gerçek 3 numara olarak bir tek Deshaun Thomas var ancak o da bu senenin transferleri içinde en zayıf halka olarak görünüyor. Ancak son maçlarda Mario Hezonja yapmış olduğu çıkışla bu açığı kapatmış görünüyor. Bizim maçta da ona dikkat etmeliyiz.

Asıl bu senenin önemli kazanımlarından biri Tomas Satoransky. 2.01 lik point guard uzun boyu sayesinde hem eşleşme problemi yaratıyor, hem kendini tutan kısa oyuncular üzerinden rahatlıkla oyun kuruyor, hızlı ayakları ve delici özellikleri ile fazlasıyla çembere gidiyor, ve en önemlisi Huertas’ın istikrarsız olduğu günlerde Barcelona hücumlarının akışkanlığının devamını sağlıyor. Tek problemi dış atışlardaki sıkıntısı. 8 maç sonunda sadece 4 üçlük denemesi yapıp bir tanesini sayıya çevirebildi. Bu da onun yayın gerisinde risk edilmesine ve içeriye gömülerek bir adım geriden savunulmasına olanak sağlıyor.

Takımda çok şutör var. Zaten %42 ile en iyi üçlük atan 2.takım durumundalar. Ancak şaşırtıcı bir istatistik var ki, bu oran deplasmanlarda %50 iken kendi sahalarında %35,1 e düşüyor. Bu hafta ilk maçta bize büyük sorun çıkartan Oleson sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Ayrıca Navarro da büyük bir sürpriz olmazsa forma giymeyecek. Bu iki oyuncunun olmaması bize yayın gerisinde daha rahat olma şansı vermemeli asla, çünkü hala Abrines, Hezonja, Huertas, Doellman, Nachbar çok önemli dış atıcılar.

Son Uşak yenilgisi hariç Fenerbahçe Ülker form tutmaya başladı. Roller oturuyor, takım birbirine alışıyor ve problemler yavaş yavaş çözülüyor. Özellikle Semih, beklentilerin bu kadar azaldığı bir dönemde yeniden basketbola dönerek 5 numara eksikliğini bir nebze azalttı. Bir de point guard sorununu hallettik mi üç sayı savunması haricinde sertleşen savunmamız sayesinde Top8 için oldukça önemli bir aday haline gelebiliriz.

Sonuçta iki takımın da rahat bir şekilde maça çıkacak olması,iki takım da kazanma baskısı olmadan basketbol oynaması basketbol kalitesini arttıracaktır. Yine de iki favori takımın gövde gösteresine döneceği bir maç olacağı için kimse boşvermeyecektir.

 

Herkese iyi seyirler.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir