Maalesef ikinci haftada ikinci mağlubiyeti aldık, üstelik kendi sahamızda. Top16 turunda eğer bir sonraki step için hedef koyuyorsak kendi sahamızda yenilme lüksümüz pek yok. Bu mağlubiyet ilerleyen haftalarda bize büyük pişmanlıklar yaratabilir. İlk iki haftada aldığımız iki mağlubiyette rakipler avrupa devleri. Ancak artık bizim hedeflerde o devlerin hedefleri ile aynıysa eğer yok Olympiakos son iki senenin şampiyonu, yok Barcelona şöyle takım böyle takım deme şansımız artık pek kalmıyor. Bu seviyede rakibin kim olduğunun önemi yok. Kim gelirse karşınıza özellikle kendi sahanızda vurup geçmemiz lazım. Çok iyi bir örnek Empario Milano takımından geldi. Olympiakosu özellikle ikinci yarında parçalayıp 30 sayı farkla evlerine gönderdiler. Bizim de rakip kim olursa olsun, burası bizim evimiz, burada kral biziz mesajı vermeliyiz.
Dün akşam aslında çok da iyi olmayan bir Barcelona vardı karşımızda. Navarro’nun olmayışı, uzunların erken faul problemine girmeleri, şut performanslarının özellikle yayın arkasından kötü olması bize maçı kazanmak için yeteri kadar imkan vermişti. Ancak bu seviyede artık maç kazanabilmek için oyuna katkı veren oyuncu sayısını çok arttırmanız lazım. Kleiza+Zoric den toplam 4 sayı bulduğumuz bir maçı kazanmamız çok zor. Buna bir de Bojan+Emir ikilisinin 9-0 üçlük attığını düşünürsek maçı kazanmak artık mucizelere kalıyor. Yine de o veya bu şekilde, Melih’in ekstra katkısı, Bo ve Bjelica’nın direnci ile maçı son topa getirebildik. Ve ne ilginçtir ki maç boyunca bir tane boş şut atamamışken son topu bomboş bir pozisyonda takımın en skorer ve en iyi şutörü olan Bojan’ın ellerine bıraktık. Olmadı maalesef olmadı.
Aslında maçın bizim açımızdan kilit noktalarından biri iyi şut sokmaktı. Rakip uzunların bizim uzunlara üstünlük sağlayacağı ve içerden sayı üretemeyeceğimiz zaten çok netti. Maç boyunca da böyle oldu. Pota altına hiç giremedik, hiç bir kolay atış bulamadık. Dışardan da şutları sokamayınca Barcelona savunması çok daha içeri gömülmeye başladı. Bu Tomic ve Dorsey’in faul problemine girmesine sebep olsa da bizim içerden sayı üretme şansımızı doğurmadı. Gerçeten bu seneki en sert pota altı savunmasına karşı oynadık.
Bugüne kadar sıkıştığımız tüm anlarda yıldızlarımızdan birinin çıkıp maçı çevirmesine şahit oluyorduk. Dün ise ara ara Bjelica ve Melih’in bir ivme getirebilecek hareketlenmelerinin devamını bir türlü getiremedik. Son çeyrekte oyunu koparabilecek şansları yakaladık aslında. Ancak arka arkaya 6 hücumdan boş döndük, şutlar bir türlü girmedi. Olmayınca olmuyor maalesef. O dönemde arka arka iki şutu sokabilsek maçın sonucu çok farklı olabilirdi.
Maalesef önemli bir tehlike bizi bekliyor. Dünkü maçta kötü gününde olduğunu söyleyebileceğimiz Bojan’a yüklenen çok kişi olabilir. Ancak Bojan tüm tam 36 dakika sahada kaldı. Ve bugüne kadar ki en sert savunmaya karşı bu kadar süre oynadı. Takımın ve EL’in en skorer oyuncusu olması nedeniyle rakip savunmaların onun üzerindeki baskısı her geçen maç artıyor. Hiçbir topu rahat kullanmadı, ne sırtı dönük ne yüzü dönük oynatmadılar onu. Sürekli ikili sıkıştırmalarla fazlasıyla yıprattılar ki biz de buna çanak tuttuk. Bir dönem bütün topları onun eline bırakıp bir şekilde sayı üretmesini bekledik çünkü bugüne kadar bunu çokça yaptı. Kenarda nefeslenmesine izin vermedik. Bir oyuncunun şut performansı yorgunluğu ile birebir ilişkilidir. Bu kadar yorulursan eğer hatta arada top getirme işi sana kalmışsa şut da kaçırırsın turnike de. Bu sene ilk defa Emir’in maç sonu istatistiklerinde asist top kaybı sayısı aynı oldu ve bu maalesef 3. Normalde 15 üzeri asist ortalaması ile oynarken bu maçı toplam 8 asist ile tamamladık ki bu asistlerin içinde takımın orjinal point guard larının bir tane bile asisti yok.
Tehlike şu, rotasyon maçlar zorlaştıktça daralıyor. Emir-Bojan-Bo-Bjelica’nın aldığı süreler gittiçe artıyor. Bo kenardayken Kenan’ı kullanmak ismedi Obradovic ve Emir ile, Bojan ile top getirmeye başladık. Bu şekilde bu oyuncuların verimlerinin yüksek olmasını bekleyemeyiz. Mutlaka sorumlulukları ve dakikaları düşmek zorunda. Bugüne kadar ben de Obradovic gibi transfere gerek olmadığını düşünüyordum, ancak Barış’ın tamamen devre dışı kaldığı, Kenan’ın tecrübe eksikliğinin giderek sırıttığı bu maçlarda acilen bir point guard ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor. Dünkü kadroda Ömer, Metecan ve İzzet dakika almadılar. Kenan sadece 5 dakika sahada kaldı, eğer Melih dünkü gibi oynamasaydı o da en fazla 5 dakika civarında süre alacaktı. Geriye sadece 8 (hatta 7) oyuncu kalıyor ve bu oyuncular içinde kısa rotasyonun da Emir-Bojan ikilisinin süreklilik sağlaması çok zor. Biran önce ya transfer yapmalı ya da rotasyondaki oyuncuların sayısını arttırmalıyız. Tabi şu an transfer yapsak bile ancak 8.maçtan sonra oynayabilecek olduğunu unutmamız lazım.
Son olarak biraz Kleiza’dan bahsetmek istiyorum. Ne yapıyor ne yapmak istiyor problem ne bilemiyorum. Ancak Avrupa Şampiyonasında en iyi beşe giren, kariyeri boyunca hep üst düzey basket oynamış, ve bize gelirken bu senenin en büyük transferi olarak sükse yapmış bir oyuncu Kleiza. Portföyünde yüzü dönük, sırtı dönük, yakın mesafe uzak mesafe, her türlü hücum opsiyonunu taşıyan bir oyuncu. Ama şu an öyle bir halde ki, potaya bakmaya çekiniyor. Sorunun kesinlikle psikolojik olduğunu düşüyorum. Yalnız onu bu sorunuyla ve bu performansı ile bırakma şansımız pek yok. Onu mutlaka kazanmalıyız. Nasıl yapılır ne edilir bilmiyorum ama ondan katkı alamazsak bu seviyeden sonra işimiz çok zor olacaktır.